Orhan YALÇIN

MÜCADELE- Nerdeyse her gün yapılan fahiş zamlar ve yeni rekor tazeleyen doların karşısında sorumlu mekanizmaların ülkede yaşanan ekonomik kriz ve geçinemeyen vatandaşın haklı sitem ve çığlıkları karşısında ‘çözüm üretme’ yerine ‘umursamaz’ bir tavır takınmaları ise hem utanç verici hem de ülkenin özellikle de sosyoekonomi alanda artık sağırların dahi duyabileceği bir alarm, körlerin dahi görebileceği karmakarışık bir tabloyla karşı karşıya kalındığının göstergesi.

 

Gelecek endişesi ve geçim sıkıntısı yaşatan, çocukları dahi çalıştırmak zorunda bırakan, çiftçiyi ekinini artık ekemez duruma getiren, sokak hayvanlarını dahi aç bırakmaya mahkum eden, hiçbir evde ve ilişkilerde huzur bırakmayan fahiş zamlar ve 10 lirayı geçen doların yıkıcı etkileri karşısında her gün bas bas bağırıp haykıran fakir kesimin öldüğü, bu haykırışa kulaklarını tıkayan zengin kesim ve özellikle de sorumlu yöneticilerin ekonomik kriz karşısında hiçbir şey olmamış, hiçbir şey yaşanmamış gibi umursamaz tavırlarıyla hareket etmeleri ise hem utanç verici hem de oldukça yaralayıcı.

 

Denetleme mekanizmalarının yeterince işlenmemesi ya da işlevini yitirmesi ülkede serbest bir piyasa teşkil edip neredeyse her üründe yüksek fiyat ve fahiş zamlara yol açarken, her gün yeni zamlarla yatıp uyanan vatandaş ise, ekmeğe yapılan zamdan sonra artık kuru bir ekmek, kuru bir soğan dahi eve götüremez duruma geldiğini dile getiriyor canından, hayatından bezmişçesine. Özellikle de son yıllarda fahiş fiyat ve stoklamalara karşı yapılan denetlemelerde işletmelere gerekli cezaların verilmeyişi yapılan denetimlerin ‘göstermelik’ algısı yaratırken, bu algının önüne geçilmesini isteyen tüketici; küçük, orta, büyük (KOBİ)  artık işleme sahiplerinin her gün kendi belirlediği fiyatlarla ürün satışını yaptığını anlatıyor.

 

Mart 2020’den bu yana ülkede ortaya çıkan ve halen devam eden Covid-19  salgını (pandemi) ile rekordan rekora koşan dolar kurunun  yıkıcı etkileri karşısında artık ayakta durabilecek mecali kalamayan esnaf ve vatandaş, ülkeyi yönetenlerin bu krize karşı bir an önce bir çare, bir çözüm, bir arayış,  çıkar bir yol bulmalarını haykırarak istiyor.  

 

Fahiş zamlar, doların yükselişi, ülkeyi yönetenlerin görev ve sorumluluklarını artık yerine getirmemekte ısrarcı olmaları emekliyi,  çalışanı, işsizi, kısacası 7’den 70’e herkesi geçim derdi ve ufukta ışığı görünmeyen bir gelecek kaygısıyla yaşamalarına yol açarken; EYT’lilerin emeklilik ve 3600 ek göstergenin meclisten geçirilmesini isteyen hak sahiplerinin talebi, çocukların oyuncak alma hayali,  öğrencilerin okuma, atanamayanların atama hayali, çiftlerin düğün yapma hayalleriyse  ‘baharı’ olmayan ve her gün dallarından kopup aheste aheste düşen sararmış yaprakların, kırılan ağaçların ikamet ettiği hüzünlü mevsimlere kalmış görünüyor.

 

Ülkemdeki yurttaşın haykırışı ve kan kaybı, ‘Leyla için çöllere düşen Mecnun’ misali,  Şirin için dağları delen Ferhat’ misali olmasın. Ülkeyi yönetenler veya yönetmek isteyenler bu utanç ve kötü gidişata artık ‘dur’ demesi ve bu karanlık yolu artık ‘aydınlığa’ çevirmesi gerekir.

Editör: TE Bilisim