Fatih SURUÇ

MÜCADELE HABER- Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Bölge Temsilciliği Başkanı Can Fidal Boldaş, Sulak alanlar gibi yaşamsal kaynakların, yapılaşma, kirlilik, aşırı kullanım gibi sorunlardan dolayı son bir kaç yüzyılda % 87'si kaybolduğunu söyledi. Diyarbakır'ın verimli arazisi ve biyolojik çeşitliliği ile bölgenin kuş cenneti olan ve 2015'te UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilen Hevsel Bahçelerinin tüm yaşamsal kaynakları bilinçsiz anlayışlar yüzünden katledildiğini savunan Boldaş, Bu kentin ruhuna, suyuna, ekmeğine, mirasına yapılan kötülükleri seyretmek en başta bu kentin çocuklarına haksızlıktır. Gölgesinde büyüdüğümüz Surlarına, meyve ve sebzelerinden beslendiğimiz Hevsel Bahçelerine, Türkülere ruh veren kuş seslerine, Dicle Nehrine ve medeniyetler topluluğu olan tarihi değerlerimize sahip çıkmak insani ve doğal tüm değerlere de sahip çıkmalıyız” diye konuştu. 

 

 

Bölgemize uygulanan çevre politikalarında hassas olunması vurgu yapan Boldaş, “Bölgemizi nefessiz, tarihsiz ve ıssız bırakan çevre politikaları; daha çok hidroelektrik santrallerinden, maden çalışmalarından, taş ocaklarından, yeşil adı verilen ama beton arası çim olan bahçelerden ve yollardan ibarettir. Diyarbakır halkını, tüm STÖ'leri, tüm meslek örgütlerini ve doğal tarihi zenginliklere duyarlı tüm kesimleri daha yaşanılır bir Diyarbakır için farkındalık yaratacak etkinliklerle birlikte daha güçlü ses olmaya çağırıyoruz.” Dedi. 

 

“SULAK ALANLAR SON BİR KAÇ YÜZYILDA % 87'Sİ KAYBOLMUŞTUR”

Çevre Mühendisleri Odası Diyarbakır Bölge Temsilciliği Başkanı Can Fidal Boldaş’ın açıklaması şöyle, “Yeryüzünün en verimli ekosistemleri olan sulak alanlar; sudaki kirliliği azaltıp suyun akışını düzenledikleri için insan yaşamını sel gibi doğal afetlerden korumanın yanı sıra geçim ve beslenme gibi kaynaklara da ciddi katkılar sağlıyor. Sulak alanlar gibi yaşamsal kaynakların, yapılaşma, kirlilik, aşırı kullanım gibi sorunlardan dolayı son bir kaç yüzyılda % 87'si kaybolmuştur.

 

“BÖLGEMİZE UYGULANAN ÇEVRE POLİTİKALARI HASSAS OLMALIDIR”

Dünyadaki sulak alanların ekosistem özelliklerinin daha fazla yok olmaması için uluslararası çeşitli kuruluşlar ile sözleşmeler imzalanmaya başlamıştır. Bu sözleşmelerden Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesini ve Ramsar Sözleşmesini imzalayan Türkiye’nin de sulak alanları koruma amaçlı uygulamalarının olması gerekmektedir. Bölgemize uygulanan çevre politikaları da bu bağlamda hassas olmalıdır. Ancak bölgemizi nefessiz, tarihsiz ve ıssız bırakan çevre politikaları; daha çok hidroelektrik santrallerinden, maden çalışmalarından, taş ocaklarından, yeşil adı verilen ama beton arası çim olan bahçelerden ve yollardan ibarettir.  

 

 

“HEVSEL BAHÇELERİ DİYARBAKIR'IN TEK SULAK ALANIDIR”

Özellikle 2015 yılında Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleşen 39. UNESCO Dünya Mirası Komitesi Toplantısı’nda, Türkiye’nin 14. miras alanı olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kaydedilen “Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı” Diyarbakır'ın tek sulak alanıdır. Bu mirasa yönelik günümüz uygulamaları sadece imzalanan uluslararası sözleşmelere değil Sulak alanların Korunması Yönetmeliği, Hafriyat Toprağı, İnşaat veYıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu gibi ilgili ulusal mevzuatlara da aykırıdır. Bir projenin sosyal çevreye, sulak alanlara tahribatıyla ilgili engel ve denetleme güvencesi veren, “Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği”nde konu ile ilgili olarak iki husus şöyledir;

 

-Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının,üretici ve taşıyanları tarafından belediyelerin veya mahallin en büyük mülki amirinin gösterdiği ve izin verdiği geri kazanım ve depolama tesisleri dışında denizlere, göllere, akarsulara veya herhangi bir yere dökülmesi ve dolgu yapılmasıyasaktır. 

 

-Yapılan denetimlerde hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıkları yönetmelikte belirtilen esaslara aykırı olarak çevre kirliliğine neden olacak şekilde alıcı ortama verildiği tespit edilen üretici, taşıyıcı ve depolayanlar hakkında cezai işlemler uygulanır. Ayrıca tespit edilen eksiklik veya kirlilik, tebliğ edilen süreler içinde giderilmezse bu atıkların toplanması, taşınması ve bertarafı maliyeti ilgililerden peşin olarak tahsil edilir.ifadelerinet olarak belirtilmiştir.

 

“HEVSEL BAHÇELERİNİN TÜM YAŞAMSAL KAYNAKLARI BİLİNÇSİZ ANLAYIŞLAR YÜZÜNDEN KATLEDİLİYOR”

Sulak alanların biyolojik ve ekonomik değerleriyle birlikte korunması ilerestorasyon çalışmalarının yapılması yönünde var olan mevzuatlara, imzalanan uluslararası sözleşmelere rağmen Diyarbakır'ın verimli arazisi ve biyolojik çeşitliliği ile bölgenin kuş cenneti olan Hevsel Bahçelerinin tüm yaşamsal kaynakları bilinçsiz anlayışlar yüzünden katlediliyor. Hevsel Bahçeleri gibi korunması gereken alanlar, ulusal ve uluslararası öneme sahip olup gelecek nesillere bırakılması gereken değerli alanlardır. Doğal afet şartları hariç olmak üzere insan faaliyetleri sonucu etkilenmeleri engellenmelidir. Buna rağmen ilgili mevzuatta atıkların herhangi bir yere dökülmesinin bile yasak olduğu belirtilmişken hafriyat atıkları, herhangi bir yere değil de, UNESCO Dünya Mirası Listesinde yer alan Hevsel Bahçelerine eziyet edercesine hoyratça atılmıştır. Böylece korunması gerekli ilkesi ihlal edilerek doğal yaşama olumsuz yönde etki edilmiş ve birçok canlının yaşam alanı yok edilmiştir. Hiçbir teknik ve bilimsel referansa uygun olmayan bu durum, ciddi boyutlarda ekolojik kıyım ve doğa katliamına sebep olarak halkların vicdanını derinden etkilemiştir. Konuya hangi açıdan değerlendirirsek değerlendirelim hiçbir şekilde çevresel sorunları çözen, toplumun ve doğanın çıkarlarına yönelik politikaların yürürlükte olmadığı görülmektedir. Böylelikle doğamız ve tarihimiz ranta kurban edilmektedir. 

 

“DİYARBAKIR İÇİN FARKINDALIK YARATACAK ETKİNLİKLERLE BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜ SES OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ”

Sivil Toplum Kuruluşları gelişmiş demokrasilerin temelini oluşturan unsurlardandır. Toplumu etkileyecek politika ve kararlarda vatandaşların yaşamlarını etkileyen sürece katılımını sağlayan sivil toplum örgütleri ile meslek örgütlerinin değişimi, demokrasi ve insan hakları için önemli bir güç olduğunu dünyadaki deneyimler göstermektedir. Bu deneyimlere olan inançla, Diyarbakır kentimizde yapılacak tüm plan ve projelerde, toplumun kültürel, ekonomik ve çevresel haklarının dikkate alınması için kentin başta teknik meslek odaları olmak üzere tüm dinamikleri olarak süreçlerin takipçisi olmalı ve daha çözümcü alternatifler belirleyerek sesimizi güçlendireceğimiz demokratik platformlarda bir araya gelmeliyiz. Yapılan tahribatların devam etmemesi için önlemlerin alınması gerektiğini belirterek Ulusal ve uluslararası destek için çalışmalarda bulunmalıyız. Bu kentin ruhuna, suyuna, ekmeğine, mirasına yapılan kötülükleri seyretmek en başta bu kentin çocuklarına haksızlıktır. Gölgesinde büyüdüğümüz Surlarına, meyve ve sebzelerinden beslendiğimiz Hevsel Bahçelerine, Türkülere ruh veren kuş seslerine, Dicle Nehrine ve medeniyetler topluluğu olan tarihi değerlerimize sahip çıkmak insani ve doğal tüm değerlere de sahip çıkmalıyız. Bu nedenle Türk Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) ile Çevre Mühendisleri Odasının (ÇMO) teknik ve etik ilkeleri sınırları dahilinde başta tüm Diyarbakır halkını, tüm STÖ'leri, tüm meslek örgütlerini ve doğal tarihi zenginliklere duyarlı tüm kesimleri daha yaşanılır bir Diyarbakır için farkındalık yaratacak etkinliklerle birlikte daha güçlü ses olmaya çağırıyoruz.”

Editör: TE Bilisim