MÜCADELE HABER- Diyarbakır’da 2020-2021 adli açılışında konuşan   Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybettiğini öne sürdü. keyfi ve adil olmayan yargılama sisteminde savunma hakkının kısıtlandığı, yargının kendisinin bir kriz haline geldiğini iddia eden Aydın,  ülkenin asırlık sorunu olan Kürt Meselesinin çözümü için taraflra çağrıda bulundu.  Bu dönemin en önemli kazanımlarından biri de hiç şüphesiz Kürt Meselesinin çözümü konusunda toplumda yaratılan umudun olduğunu belirten Aydın, “Küllenmiş bu umudu yeniden canlandırmak için çözümün tarafları, Kürtlerle, yaşadığı coğrafyaya bakılmaksızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir yöntemle birlikte yaşamanın koşullarını yaratmalıdır.  Temel amaç toplumsal barıştır. Barış, ısrarla ve inatla talep edilmelidir” dedi. 


 Diyarbakır’da 2020-2021 adli açılış yılı adliye önünde düzenlenen ve Diyarbakır Barosuna bağlı avukatların katıldığı basın açıklamasıyla yapıldı.  Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın,  2015 yılında Dört Ayaklı Minare önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen Baro Başkanı Tahir Elçi’yi anarak başladı. Cinayetten 4 yıl 4 ay sonra hazırlanan iddianamede, 3 polis memuru ve bir örgüt üyesi hakkında iddianame düzenlendiğini hatırlatan Aydın, iddianamenin hukuk tekniği açısından son derece sorunlu olduğunu söyledi. 


TAHİR ELÇİ DAVASINA KATILIM ÇAĞRISI
Tahir Elçi’nin öldürüldüğü yere göre en net atış açısına sahip olan polis memurlarının şüpheli olduğu cinayetten Elçi’nin öldürüldüğü yere doğru herhangi bir atışı tespit edilemeyen örgüt mensubunun da sorumlu tutulduğunu hatırlatan Aydın,  “Bu iki farklı olayın tek bir iddianame üzerinden hazırlanılması Tahir Elçi’nin faillerini aklama niyeti taşıyor. Tahir Elçi cinayetinin üstünün örtülmeye çalışıldığını ve davanın cezasızlık ile sonuçlandırılabileceğine ilişkin bizlerde derin bir endişe uyandırmıştır. Diyarbakır Barosu, yargı mercilerinin tutumu her ne olursa olsun, Tahir Elçi cinayetinin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması ve faillerin cezalandırılması için mücadelesini aynı kararlılıkla sürdürmeye devam edecektir. Bu vesile ile tüm dostlarımızı ve meslektaşlarımızı bu davanın  21 Ekim 2020 tarihinde  yapılacak olan ilk duruşmasına  çağırıyoruz” dedi.


“AVUKAT AYTAÇ ÜNSAL YAŞAMALIDIR”
 Ölüm orucu sonucunda ÇHD üyesi Avukat Ebru Timtik’in yaşamını yitirmesine değinen  Aydın, Timtik’in Adli Tıp Kurumunun cezaevinde kalmasının hayati tehlike arz edeceği yönündeki raporuna rağmen tahliye edilmediğini söyledi. Aynı taleple avukat Aytaç Ünsal’ın da ölüm orucunda olduğunu hatırlatan Aydın, “Buradan bir kez daha sesleniyoruz; Ebru’yu kaybettik ama aynı taleple ölüm orucunda olan Av. Aytaç Ünsal yaşamalıdır. Meslektaşımız Aytaç’ı kendisini ölüme götürecek bu eylemini sonlandırmaya, başta Yargıtay olmak üzere tüm yetkilileri de meslektaşımızın adil yargılama yönündeki talebini karşılaya ve Aytaç’ın derhal tahliyesine karar vermeye çağırıyoruz” diye konuştu.    

“DEMİRTAŞ VE KAVALA SERBEST BIRAKILMALI” 
Yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını kaybettiğini öne süren  Aydın, keyfi ve adil olmayan yargılama sisteminde savunma hakkının kısıtlandığı, yargının kendisinin bir kriz haline geldiğini iddia etti. Aydın, “AİHM, aynı zamanda Baromuz üyesi olan meslektaşımız  Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında, tutukluluk halinin siyasi amaçlarla verildiği ve sürdürüldüğünü belirtmesine rağmen her ikisinin de tutukluluk hali iktidarın müdahaleleriyle devam ettirilmektedir. Bu hukuksuzluğa son verilmeli, Demirtaş ve Kavala derhal serbest bırakılmalıdır” dedi.


“TUTUKLU MESLAKTAŞIMIZ SERBEST BIRAKILSIN" 
Ayın sözlerine şöyle devam etti:
“Karakollarda, adliye binalarında, cezaevlerinde yani yaşamın her alanında görevimizi yapmamız engellenmekte, avukatlar takip ettikleri davalar nedeniyle müvekkilleriyle özdeşleştirilerek soruşturma ve kovuşturmalara maruz kalmaktadırlar.   Tutuklanan tüm meslektaşımızın derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Avukatlara karşı suç işlemeyi özendiren ve meşru gösteren bu cezasızlık politikası derhal terk edilmelidir.”


KADIN CİNAYETLERİ
“Kadın cinayetleri ve her türlü şiddet vakıaları, çocuk istismarları artık hayatın olağan bir parçası haline gelmiş durumdadır” diyen Baro başkanı Aydın, “Kadına karşı şiddeti önleme konusunda büyük bir öneme sahip olan İstanbul Sözleşmesinden, gerçeklikten uzak manipülatif gerekçelerle çıkmanın tartışmaları yapılmaktadır. Buradan bir kez daha sesleniyoruz; kadına karşı şiddeti önlemek istiyorsanız 6284 sayılı Kanunu ve İstanbul Sözleşmesini eksiksiz uygulayın. Hatta üzülerek belirtmeliyiz ki bazı kadın cinayetlerinin faillerinin korunduğunu fail Musa Orhan’ın serbest bırakılmasından da açıkça görmekteyiz. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarları konusunda kolluğun, savcıların ve hakimlerin eğitilerek uzman kolluk birimleri ve ihtisas savcılıkları ve mahkemeleri ihdas edilmesi sağlanmalıdır. Muş’ta öldürülen Fatma Altınmakas adlı kadın cinayetinden ders çıkarılarak kurulması önerilen bu  ihtisas birimlerinde Kürtçe bilen personel de istihdam edilmelidir” diye konuştu.


KAYYUM UYGULAMASI
Aydın, “2019 Mart ayında yapılan seçimlerde HDP’li adayların kazandığı 65 belediyeden 51’ine içişleri bakanlığının  kararıyla illerin valileri veya ilçelerin kaymakamı kayyum olarak atanmıştır. Halk iradesini hiçe sayan, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne olan inancı tümüyle ortadan kaldıran bu idari darbeyi kabul etmiyoruz, kınıyoruz.  Ayrıca Ekim 2019’da tutuklanan  Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Adnan Selçuk  Mızraklı’ya, üretilen delillerle hukuka aykırı bir şekilde 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verilmiştir. Hukuka aykırı bir şekilde tutuklanan belediye başkanları derhal serbest bırakılmalı ve görevlerine iade edilmelidir” dedi.


KÜRT MESELESİ
“Ülkemizin asırlık sorunu olan ve bir türlü çözme noktasında irade ortaya konulamayan ve can yakmaya devam eden Kürt Meselesindeki çözümsüzlük ve güvenlikçi bakış açısının üretmiş olduğu şiddet, toplumsal alana da taşımıştır” diyen Aydın şöyle konuştu:
“Bu güvenlikçi paradigma, şiddeti kutsamakta ve çözümsüzlüğü tek yol olarak ortaya koyarak, barış içinde bir arada yaşama fikrinden her geçen gün daha da uzaklaşmamıza neden olmaktadır. Yıllardır binlerce insanımızın ölümüne ve ekonomik kayıplara neden olan,  temel hak ve özgürlüklerin askıya alınmasına gerekçe gösterilen bu çatışmaya son verilmelidir. Geçen yıl yine bu alanda, adli yıl açılışında söylediğimizi bir kez daha yineliyoruz. Türkiye, geçmişte denediği, başarıya ulaşmasa da önemli birikim ve kazanımlar elde ettiği barış arayışlarına acilen geri dönmelidir.  Bu dönemin en önemli kazanımlarından biri, hiç şüphesiz Kürt Meselesinin şiddet dışı araçlarla çözümü konusunda toplumda yarattığı umuttur. 


Küllenmiş bu umudu yeniden canlandırmak için çözümün tarafları, Kürtlerle, yaşadığı coğrafyaya bakılmaksızın eşitlikçi ve özgürlükçü bir yöntemle birlikte yaşamanın koşullarını yaratmalıdır.  Temel amaç toplumsal barıştır. Barış, ısrarla ve inatla talep edilmelidir.” (Haber Merkezi)

Editör: TE Bilisim