Fatih SURUÇ- ÖZEL HABER

MÜCADELE HABER- Kentte ikinci dalganın söz konusu olmadığını anlatan Tekin, pandemi sürecinde vaka sayımız Türkiye’nin altında iken normalleşmeyle birlikte vaka sayısının arttığını söyledi.

Mutasyon ve aşı çalışmalarına da değinen Prof. Dr. Tekin, insanların uyarılara dikkat etmelerini isteyerek,İzlanda ve Brezilya örneğiyle duruma açıklık getirmeye çalıştı.  Yaşlı bir çiftin yoğum bakımda yaşadıklarını da anlatan Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Covid-19 Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Recep Tekin sorularımıza şöyle yanıtladı:

 

 

“REHAVET SONRASI VAKA SAYISINDA BİR ARTIK GÖRÜLDÜ”

Dicle Üniversitesi’nde  Covıd-19 son durumu nedir?

Prof. Dr. Recep Tekin: Geçen pandemi süresinde Diyarbakır, Türkiye ortalamasının epey altındaydı. Birincisi Ulusal bazlı alınan önlemler, halkımızın göstermiş olduğu hassasiyetle birlikte geçen 3 ay süreci çok güzeldi. Ortalama vaka sayımız Türkiye’nin çok altındaydı. Bu bizim için çok sevindiriciydi. O yüzden Özellikle 1 Nisan sonrası olumlu havanın devam edeceğini düşünüyorduk. Diyarbakır’da tek pandemi hastanesine bile düşeceğimizi düşünüyorduk ama maalesef 1 Haziran sonrası haklımızla oluşan rehavet sonrası vaka sayısında bir artık görüldü. Biz kendi hastanemize baktığımız zaman çoğu klinik hasta yokken yavaş yavaş hasta gelmeye başladı. Diyarbakır’ın diğer hastanelerinde de artış olduğunu düşünüyoruz. Maskesiz dışarıya çıkma yasağında sonra tahmin ediyoruz ki önümüzde ki hafta artmış vakaların düşüşe geçeceğini düşünüyorum.

 

“İKİNCİ DALGA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”

Diyarbakır’da 2. dalga var mı?

Prof. Dr. Recep Tekin: Diyarbakır’da artan vakalar ikinci dalga değildir. İkinci dalga olabilmesi için nüfusun büyük bir kısmının etkilenmesi gerekiyor. Biz vaka sayısında dikkat çekmek istediğimiz,pandemi sürecinde bu kadar vakamız yokken normalleşmede daha az vaka bekliyorduk. Ama bu normalleşme sürecinde daha fazla vaka sayısına ulaşınca buna dikkat çekmek istedik. Yoksa ikinci dalga söz konusu değildir. Birde havaların ısınmasıyla yaşlı nüfus vakalarımız daha düşüktür. Bununla birlikte yoğum bakımda yatan hasta sayımız daha düşük olduğu için hastanelerimizde yer sıkıntımız yoktur. Yatan hasta artışı var ama hizmet edemeyeceğimiz kadar yer sıkıntımız yoktur. O seviyeye de geleceğini düşünmüyorum. Dicle Üniversitesi olarak hastalarımıza tanı ve tedavilerini uygulayıp taburcu ediyoruz. Hiçbir sıkıntımız yoktur.

 

“ARALIK SONRASI İKİNCİ DALGA YAŞANABİLİR”

Tahmini ne zaman normalleşeceğiz?

Prof. Dr. Recep Tekin: Normalleşmeyi bilim insanları da konuşuyor. Çeşitli rivayetler olduğundan net bir şey söyleyemiyoruz. Büyük ihtimalle yaz dönemini rahat geçireceğiz. Çünkü bu hastalık kış mevsimsel bir hastalıktır. Belki aralık sonrası dünyada ve ülkemizde ikinci dalga yaşanabilir. Önümüzdeki 2021 yılında bu hastalığı atlatacağımızla ilgili bir program düşünülüyor. Tabi bu virüsün nasıl seyredeceğini bilmiyoruz. Üç faktör var ki; 1. Virüsün mutasyona uğraması ki bu durum şimdilik söz konusu değil. Mutasyona uğrarsa belki hastalıkta yapmaya bilir. Eğer bu olursa salgın bitecektir. 2. Aşı üretilebilir. Şuan için çeşitli aşı çalışmaları var. Tabi aşı çalışmaların etkisi düşük olacaktır. Yüzde 40-50’lerde konuşuluyor. Bunu en erken önümüzdeki yıl yapabileceğiz. Şöyle de birşey varki aşı çıksa bile saha da uygulanması düşük olacaktır. Sonuçta dünyada 6-7 milyar insan yaşıyor. Aşı önümüzde ki yıldan önce olmayacak gibidir. 3. ve son seçenek ise uygun bir antiviral tedavi uygulanmasıdır. İnsanlar koronayı geçirse bile uygun tedaviyle iyileşecekleri için bu salgın kısmen bitmiş gibi olacaktır. Şunu da bilmek gerekiyor ki şuana kadar yaşanmış salgınlar 2 yıl sürüyor. 2 yıldan fazla sürmüyor, umudumuz 2021’den sonra bu pandeminin biteceği tahmin ediyoruz.

 

“VİRÜSÜN ÇEŞİTLİ ORGANLARI TUTABİLDİĞİNİ SÖYLENİYOR”

Korona virüs mutasyona uğrarsa ne olur?

Prof. Dr. Recep Tekin: Virüsler çeşitli mutasyonlara uğrayabilir. Kişiden kişiye yâda hayvanlardan insanlara geçerken mutasyona uğruyor. Burada temel olan 2 önemli nokta var. Virüslerin çeşitli mutasyonlar yaptığını biliyoruz. Bu mutasyonlar henüz bizim anladığımız yadahissedeceğimiz şekilde insanlarda hastalık oluşturacak şeklide olmadığını biliyoruz. Ama henüz hastalığın şiddetini artırıcı yada azaltıcı şekilde mutasyon yaptığıyla ilgili bir bilgimiz yoktur. Şunu söyleyebiliriz ki bu virüsle yeni karşılaşıyoruz. Bu virüsün biz eskiden sadece akciğeri tutuğunu biliyorduk ama şimdi çeşitli çalışmalarla bilim insanları beyni tutuğunu, çeşitli organları tutabildiğini söyleniyor. Zamanla mutasyonu öğrenmiş olacağız. Yada tam tersi bu virüs çok fazla mutasyona uğrayıp artık insanlarda hastalık yapmayada bilir. 

 

“DİYARBAKIR VE BÖLGE HALKI OLARAK ÇOK GÜZEL İŞLER BAŞARDIK”

Diyarbakırlılara ne söylemek istersiniz?

Prof. Dr. Recep Tekin: Biz Diyarbakır ve bölge halkı olarak çok güzel işler başardık. Özellikle pandemi sürecinde geçen 3 ay boyunca sosyal mesafe, maske, evde izalosyona, sokağa çıkma yasağı ve el hijyen gibi konularda güzel işlere imza attığımız için vaka sayımız çok düşüktü. O yüzden halkımızın bunu başarabileceğini biliyoruz. Vatandaşlarda isteğimiz şu ki; bu süreç normalleşme süreci derken aslında bizim şubat öncesi gibi normalleşme değildir. Bu Covıd-19 pandemi sonrası normalleşmedir. Bu kuralın yaşam tarzları vardır. 1. Maske; Dışarıya çıkıyorsak sosyal alanlarda bulunuyorsak maskesiz olmaz. 2. Sosyal mesafe; Şunu biliyoruz hasta biriyle 1-1.5 metre mesafe kurulduğunda bile kişi size hastalık bulaştırmaz. Bu sosyal mesafenin önemini ortaya koyuyor. 3.Hijyen; ellerimizde etrafa, yüzümüze ve maskeye dokunduğumuz zaman ellerimizi yıkılalım. Bu üç temele uyduğumuz zaman aslında virüsü başarılı bir şeklide yenebiliriz.

 

Birde biz doğu toplumu olarak sıcakkanlı insanlarız. Sosyalleşmeyi seviyoruz. Birlikte vakit geçirmeyi çok seviyoruz. Sosyal vecibeleriyerine getirmeyi çok istiyoruz. Taziye, düğün, mevlit yada ortak vakit geçirilen alanlarda bir süre ara verilmesini istiyoruz. Bu tür etkinlikler olacaksa da mümkün olduğu kadar sayının az olması,sosyal mesafeye kesinlikle dikkat edelim ve maskesiz bu tür olaylarda bulunmayalım.

 

BREZİLYA VE İZLANDA ÖRNEĞİ

Prof. Dr. Recep Tekin: Başarabilir miyiz diye sorular var. Burada halkın yaklaşımı çok önemlidir. İzlanda örneği ve Brezilya örneğini vermek istiyorum. İzlanda yeni normalleşmeyi yaşadı. Maske, sosyal mesafe ve izalayon kuralına uyup sadece yurt dışı yasağı var. Onun dışında hayatları normal devam ediyor. İzlanda halkı çok hassas davrandığı için sıfır vakayı gördük. Diğer taraftanda Brezilya örneği var. Başkanları rahat davranarak yerel yönetimlerin çözmesini istiyor. Halkta önemsemedi ve sonuç olarak dünyada ki en yüksek vakaya ulaştı. İtalya’nın da önüne geçti. Demek ki biz İzlanda gibi dikkat edersek sıfır vakalara ulaşabiliriz. Yâda tam tersi Brezilya gibi rehavete kapılıp önemsemezsek o zaman dünyadaki en yüksek vakaya da ulaşabiliriz.

 

YAŞLI ÇİFTİN HİKÂYESİ

Prof. Dr. Recep Tekin: Şuan toplumda bu olayı önemseyen birkaç kişiyi getirip hastaların yanına bıraksak ve hastaların nefes alamamalarını yakınlarından uzak durmalarını onlarla görüşememelerini hele de yoğum bakım hastalarının “Nefes alamıyorum, boğazım tıkanıyor, göğüsüm sıkışıyor” sözlerini gördüğü zaman anca o zaman ne yaptıklarını anlarlar. İnsanlar dikkat etmedikleri zaman diğer taraf da 65 yaş üstü biri yoğum bakımda nefes alamıyor. Sevdiklerinden uzak duruyor. Buda bize duygusal travmalar yaşatıyor.

 

Bir örnek vermek istiyor. Bizde bir teyzeyle amca vardı. Teyze 81 amca ise 85 yaşındaydı. İkisi de yan yana yoğum bakımda yatıyorlardı. 3-5 gün birlikte kalıp konuşuyorlardı. 3 günün sonunda amca kötüleşmeye başladı. Amca kötüleşince bizde makineye bağlamak zorunda kaldık. Düşünün ki sevdiğiniz biri her geçen gün yanınızda kötüleşmeye başlıyor. Nefes alamadığını ve makineye bağlandığını görüyorsunuz. Teyzemiz 80’li yaşında ve tek varlığı amcaydı. Biz teyzeyi çıkartmak istedik kendisi ısrar etse de çıkartmak zorunda kaldık. Son günlerinde yanında olmak istiyor, yalnız bırakmak istemiyor. Sonra teyzeyi ikna ederek kliniğe aldık. Amca ise 3-4 gün sonra vefat etti. Bu hastalık olmasaydı beklide 5-10 yıl birlikte yaşayacaklardı. Biz belki çocuklar, gençler ve yetişkinler belki bu hastalığı rahat atlatıp farkına varmıyoruz ama diğer taraftan da 65 yaş üstü grubu düşünmemiz gerekiyor, lütfen gerekli hassasiyeti gösterelim.

Editör: TE Bilisim