Fatih SURUÇ

MÜCADELE HABER- ZMO Diyarbakır Şube Başkanı Abdussamed Ucaman, Önceki yıllarda yapılan master planına göre Diyarbakır’da kişi başına yüzde 11 yeşil alan düşerken, şu an mevcut durumda yeşil alanların şehir merkezi içerisine düşen mera alanların ki bunların hepsi master planda yeşil alan olarak planlanmasına rağmen, maalesef mevcutta yeşil alanlarda vasıf değişiklikleri yapılarak, konut alanlarına, ticari alanlara, vb. alanlara dönüştüğünü savundu. Bununn yanında Sur ilçesinde de istenilen düzeyde yeşil alanların olmadığını ve özellikle kentte dezavantajlı çocuklar için yaşam alanlarının oluşturulmadığını söyleyen Ucaman, “Şuan yaptığımız hesaplamalar şehirde kişi başına düşen yüzde 3’lük bir yeşil alanın bırakıldığını göstermektedir. Dolayısıyla bu durum Diyarbakır’ın genel nüfusuna yetmemektedir. Yani mevcut durumda bu büyük kentte Yüz kişiye sadece 3 metrekarelik bir alan düşmektedir.” Dedi.

 

Ucaman, “Sur’un iç taraflarında halen ciddi sıkıntılar mevcut ve maalesef bununla alakalı herhangi bir değerlendirme yapılmamış. Sur’da eskiden evlerde avlularında yeşilliğe önem vermiş bir kültürden gelmekteyiz. Örneğin hevselde ve avlulu evlerde yetiştirilen mor menekşesinden, 12 çeşit gülünden tutalım saksı olarak yetiştirilen çay çiçeği, vb. bitkilerine kadar bir çok bitki yetiştirilirdi. Bu geniş bitki deseninin oluşturulduğu kent kültürünün yeniden Sur’a kazandırılması ile ilgili çalışmaların yapılması ve üretim alanlarının oluşturulması gerekir. Bu yapıldığı zaman Sur  bu yapısıyla küçük bir minyatür cennete dönüşür. Bu sayede turizm deniliyorsa,  kültürel peyzajımızın ilk adımı turizme bu şekilde kazandırılır. Suru kendi başına bıraktığın zaman bu kültürel gelişim doğallığı ile  Sur’a kazandırılmış olacaktır. Dışında yapılacak her türlü müdahale yapay olacak ve süreklilik arz etmeyip yok olacaktır.” Diye konuştu.

 

 

“KENTİMİZDE, YÜZ KİŞİYE ÜÇ METRE KARELİK YEŞİL ALAN DÜŞÜYOR”

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Diyarbakır Şube Başkanı Abdussamed Ucaman’ın açıklamaları şöyle, “Daha önce master planına göre kişi başına düşecek yeşil alan planlamasında yüzde 11 olarak planlaması yapılmıştı. Şehrin tüm STK’larıyla birlikte ortaklaşa düzenlenen bir planlamaydı. Fakat şuan biz harita üzerinden ve tapu kadastro üzerinden baktığımız zaman o alanların tümü son 5 yıl içerisinde vasıf değişikliğine uğradığını görmekteyiz. Dolayısıyla oradaki yeşil alanlar olarak planlanan yerler,  farklı konut alanlarına, ticari alanlara, vb. hususlara dönüşmüş. Şuan yaptığımız hesaplamalar da (aktif ve pasif yeşil alanlar birlikte değerlendirildiğinde) şehirde yüzde 3’lük bir yeşil alanın bırakıldığını göstermektedir. Dolayısıyla bu durum Diyarbakır’ın genel nüfusuna yetmemektedir. Yüz kişilik bir toplumda 3 metrekarelik bir alan yeşil alan düşmektedir. Şehrin kendi yaşam biçimi, kentteki insanlardan sorulmalıdır. Bir üst akıl buraya gelip, ben buraları sizden daha iyi biliyorum, diyemez. Dolayısıyla biri gelip, bir engellinin nasıl yaşayacağı kararını veremez. Veyahut bir kadının şehir içinde nasıl yaşayacağı kararını veremez. Bu şehrin kendi dinamikleri bunun kararını verir. Nereye ne ihtiyaç var ve ne biçimde oluşturulması gerektiğine şehirde yaşayanlar karar vermeli.

 

“ANZELE PARKI ÖRNEK OLMALIDIR”

Dünyada bazen yeşil alan düzenlenirken, bir alan çimlendirmede dahi insanların o bölgede nerede yürüdükleri gözlemlennir. Burada bir doğal bir koordinat oluşur ve bu gözlemlenen yerler tespit edilir ve buralar geçiş alanları olarak projelendirilir. Yani yine yurttaşın yaşam şekline göre bir planlama yapılır. Ancak bizim şehrin gelişen alanlarında bir yeşil alan tasarrufumuz kalmamış durumda.  Yine Şehitlikte, Sur, vb. yerlerde yeşil alana ihtiyacı olan bölgeler, çocukların sokağa çıkıp oynayabileceği alanlar yok. Dolayısıyla bunlara da, özellikle dezavantajlı bölgelere nasıl yeşil alan oluşturulur, bunların değerlendirilmesi gerekir. Mesela Anzele oluşturuldu, 80’lerde üstü kapatılmıştı ve betonlaştırılmıştı. Projelendirmesi kent bileşenleri ile birlikte yapıldı ve eski yapısı ortaya çıkarıldı. Eski silueti ortaya çıktı. Şimdi yazın çocuklar orada cıvıl cıvıl eğlenmektedirler.

 

“SUR KÜÇÜK BİR MİNYATÜR YAPISIYLA CENNETE DÖNÜŞEBİLİR”

Sur’un iç taraflarında halen ciddi sıkıntılar mevcut ve maalesef bununla alakalı herhangi bir değerlendirme yapılmamış. Biz oradaki yerleşkelerden de kopuk değerlendiremeyiz. Dolayısıyla Sur’un içerisinde belli alanlar oluşturulmalıdır. İnsanların aktivitesini yerine getirebileceği alanlar oluşturulmalıdır. Ancak Sur’a şu kültür de kazandırılmalıdır, eskiden evlerin avlularında ve evlerin içinde  bitkiler yetiştirilir idi. Örneğin hevselde ve avlularda 12 çeşit gül, mor menekşe ve evin iç tarafında ise  çay çiçeği vb. bitkiler yetiştirilirdi. Bu kültürün yeniden Sur’a kazandırılması ile ilgili planlamalar yapılıp kent hafızası yeniden canlandırılmalı. Bu yapıldığı zaman Sur küçük bir minyatür yapısıyla cennete dönüşür. Bu sayede turizm deniliyorsa, turizme bu şekilde kazandırılır. Doğalıyla bırakıldığı zaman surun kendi enerjisi ve doğal gelişmişliği ortaya çıkmış olacak ve Sur kazanılmış olur.

 

“SUR’DA YAPILAN YENİ KONUTLARDA HİÇ YEŞİL ALAN YOK”

Sur’da yapılan yeni konutlarda hiç yeşil alan yok. Burada konutlar yapılmış ve iç içe verilmiş. Alipaşa ve Lalabey gibi. Burada insanların yaşayamayacağı, eski geleneksel Diyarbakır evlerinden çok uzak bir sistem projelendirilmiş. Burada Diyarbakır’ın kültürünü de ortaya çıkaramıyorsunuz. Hazır yapmışken neden yeşil alan yapılmamış? Bu da kentin sormuş olduğu ciddi bir sorudur.” Surdan başlamayan bir yeşil alan planlaması kentin tümüne yayılmaz. Çünkü sur adeta bu kentin kök hücresidir. Tüm geçmiş burada saklı ve geleceğe bulunduğu yerden ışık tutmaktadır. Bu yüzden en önem verilmesi gereken bölgemizdir. Biz bu şehirin dinamikleri bu yüzden Sur’a ekstra ehemmiyet vermekteyiz."

Editör: TE Bilisim