Fatma Garan Sonuç Anadolu’nun en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Diyarbakır, tarihten günümüze; Süryani, Ermeni, Kürt, Arap, Kürt olmak üzere birçok dini-etnik alt grupları bünyesinde barındırmıştır. Bölgede 1980’li yıllarla başlayan şiddet olayları ise birçok göçe neden olmuştur. Göçler neticesinde Diyarbakır’ın yerli halkı oldukça azalmıştır. Çalışmamızın ilk bölümü; doğum evlenme ve ölüm evrelerinin oluşturduğu geçiş dönemleri ve etrafında oluşmuş birçok âdet ve inanışların aktarılmasıyla başlar. Araştırma alanımızda geçiş aşamalarından, ilk olarak doğumu ele aldık. Doğum öncesi, sırası ve sonrasında birçok âdet oluşmuştur. Çocuğu olmayan kadınlar, eskiden halk hekimliğinde yer alan sağaltma işlemlerine başvururken, zamanla doktorların önerdiği yöntemlerin daha ağır bastığını görmekteyiz. Ancak sağlık kuruluşlarından sonuç alamayan kişiler veya ekonomik durumları uygun olmayanlar hâla farklı yollara başvurabilmektedirler: Hocaya, ebeye, türbelere, kaplıcaya gitmek gibi uygulamalara rastlanması bu konudaki eski geleneklerin günümüzde de devam ettiğini göstermektedir. Araştırma sahasında gebe kalmanın önlenmesi için veya gebeliği sonlandırmak için artık büyük ölçüde sağlık ocaklarına ya da en yakın hastaneye başvurulmaktadır. Bununla birlikte daha çok okumamış kesimde; rahme semizotunun sapını uygulama, fitille korunma ve buna benzer çeşitli uygulamalar yapılmaktadır. Çocuğun sağlıklı doğması ve doğduktan sonra yaşaması için yapılan uygulamalar ise doğumdan önce başlar. Çocuğun sağlıklı doğması ve yaşaması için adakta bulunmak bunların başında gelir. Dilek gerçekleşirse adak muhakkak yerine getirilir. Bunun dışında çocuğa ziyaret ismi koymak da çocuğun yaşaması için başvurulan önemli bir inançtır. Diyarbakır’da bu konuda en çok Hz. Süleyman’ın veya Azizlerin ismi verilmektedir. Aşeren kadının tüm isteklerinin yerine getirilmesi, kadına ve doğacak çocuğa gösterilen değerin bir işaretidir. Böylece değer verilen çocuk ve anne hoş tutulmuş olur ve olumsuzluklardan uzaklaştırılırlar. Diyarbakır’da ele aldığımız geçiş aşamalarından ikincisi ise evlenmedir. Evlenme; evlilik öncesinde gelin-güvey seçiminden başlayarak düğün sonrası yapılan adetlere kadar uzanan bir süreci kapsamaktadır. Bu süreç içerisinde birçok âdet uygulanmaktadır: Araştırma alanımızda eskiden evlilik yaşı çok küçük olmasına rağmen, günümüzde bu yaş, eğitim ve çalışma hayatı yüzünden değişmiştir. Yörede evlilik isteğini daha çok erkek çocukların, ailelerine iletebildikleri gözlemlenmiştir. Askerden dönen gencin evlenme zamanının geldiği düşünülmekte ve gerektiğinde gence böyle bir talebi olup olmadığı sorulmaktadır. Erkek çocuklar kızlara göre evlenme isteklerini daha rahat belli edebilmektedirler, gerektiğinde bu isteklerini sözlü olarak da ailelerine iletirler. Bunun dışında günümüz koşullarında genelde kendileri tanışıp anlaşan gençlerin, evlenme arzularını belirtmek için farklı yöntemlere başvurmalarına gerek kalmadığı görülmüştür. Dürüst, namuslu, akıllı ve iyi huylu olma, ailenin iyi olması özellikleri, hem gelin hem de gelinde aranan ortak özellikler olarak değerlendirilebilir. Yörede uygulanan kilit açtırma âdeti, benzetmeye dayalı büyüsel bir işlem olarak değerlendirilebilir. Kısmetin kapalılığı, kilidin kapalılığına benzetildiğinden kilidin açılması yoluyla kısmetin de açılacağına inanılır. Halk kültüründe birçok uygulamada karşımıza çıkan muska yazdırmayı ise burada da görmekteyiz. Evlenmede önemli bir yeri olan nişan töreni, kız ve erkeği evliliğe biraz dahayaklaştırır. Yapılan nişan töreniyle dünürler çevreleriyle birlikte, birbirlerini daha yakından tanırlar ve iki taraf arasında bir yakınlık sağlanmış olur. Düğün; Diyarbakır’ın eski kültüründe evlerde yapılan eğlence ve okunan mevlütler ve yapılan yemeklerle kutlanılırmış. Damadın giydirilmesi, traş edilmesi de ayrı birer eğlence olup sokak sokak maniler eşliğinde alaylar kurulur gelin ve damat evlerine bu şekilde bırakılırmış. Günümüzde ise düğünler düğün salonlarında, eş dost ve akrabaların katılımıyla eğlenceli ve genellikle yemekli olarak kutlanmaktadır. Geçiş dönemlerinden sonra ele alınan; bayram, tören ve kutlamalar içerisinde özellikle askere uğurlama da eski türk kültürünün izlerine rastlayabiliriz. Askerin eline kına yakma ve davulla zurnayla onu askere uğurlamanın altında aslında kötü ruhların uzaklaştırılması düşüncesi yatmaktadır. Sünnet ve dini bayramlar genellikle İslam dininin gereğine göre yerine getirilmektedir. Yatır ve ziyaretler Diyarbakır’da halk tarafından kutsal olarak görülmekte ve bunlardan yardım umulmaktadır. Yöredeki ziyaretlerden en bilinen ve medet umulanları: Hz. Süleyman, Aziz Mahmud Hz.’leri, Maliki Ejder, Hindi Halk mutfağı ise insanların ekonomik güçleri ve yetişen tarım ürünlerine göre şekillenmiştir. Araştırma alanımızda kırmızı et tüketimi, özellikle de yapılan sulu yemeklerin içinde oldukça fazla olmaktadır. Yörede yazın taze sebzelerden yapılan yemekler, kışın ise yazdan hazırlanan kurutmalıklarla yapılmaktadır. Hastalıkların sağaltılması konusunda günümüzde doktora başvurmanın yanı sıra, halk hekimliğinin içerisinde yer alan bitkisel tedavilere de sıklıkla başvurulduğu görülmektedir. Diyarbakır anonim halk edebiyatı ürünleri açısından oldukça zengin bir şehirdir. Yeni ürünlerin yerine, özellikle eskiden oluşmuş ürünler halk arasında daha güçlü bir şekilde yayılarak aktarılmaya devam etmektedir. Diyarbakır’da mani söyleme geleneği eskiden özellikle kadın sohbetleri ve şehriye gecelerinde vazgeçilmez eğlence unsuru olarak görülmüştür. Yeni yetişen nesilde bu gelenek görülmemekle birlikte, eski maniler hâla halk arasında okunmaktadır. Derlediğimiz manilerin hemen hemen tamamına yakınının sevda manileri olduğunu söyleyebiliriz. Yörede ninni olarak bir tane ağıt ninniye rastlamakla birlikte, geri kalan ninnilerin geleneksel kültürümüzde, her yörede söylenen ninnilerle benzeştiğini söyleyebiliriz. Yörede ağıtlar; özellikle ölümler üzerine yakılmakla birlikte, çalışmamızda bir tane de kına ağıtı derlenmiştir. Ağıt söyleme geleneği, günümüzde özellikle “deng bej” denilen evlerde devam etmektedir. Bu evlerde söylenen türküler Kürtçe ve çok uzun olmakla birlikte ağıt ezgileriyle dile getirilmektedir. Derlenen tekerlemeler de ise Diyarbakır ağzının özelliklerini yansıtanlar, tercih edilerek aktarılmıştır. Bilmece sorma geleneği ise insanların bir araya geldikleri akşam sohbetlerinde, çeşitli eğlence toplantılarında, iş ortamlarında sürdürülmektedir. Yöre insanı; bu türden toplantılarda, hem bilmece sorarak eğlenir hem de hoşça vakit geçirir. Yörede kullanılan atasözleri, yöre insanının yaşam felsefesini, diğer bir deyişle dünya görüşünü anlatmaktadır. Kullanılan deyimlerin ise birkaçı yöreye özgü iken, geri kalanları genel toplumumuzda kullanılan deyimlerdir.
Editör: TE Bilisim