İslam dünyasında “Beşinci Harem-i Şerif” olarak bilinen ve Diyarbakır’ın simgelerinden biri olan tarihi Ulu Cami, yaz sıcaklarında sadece ibadet mekânı değil, aynı zamanda serin bir dinlenme alanı olarak da hizmet veriyor. Temmuz ve Ağustos aylarında Güneydoğu’da etkisini artıran aşırı sıcaklar nedeniyle vatandaşlar, dışarı çıkmakta zorlanıyor. Evlerinde bunalanlar ise yönünü Ulu Cami’nin serin taş yapısına çeviriyor. Manevi atmosferiyle dikkat çeken cami, hem ibadet edenlerin hem de dinlenmek isteyenlerin uğrak noktası haline geliyor.
HEM İBADET HEM DE KÜLTÜREL ZİYARET İMKÂNI SUNUYOR
Camide gün boyu Kur’an eğitimi alan çocuklar da cami imamları eşliğinde Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenirken, hem dini bilgilerini geliştiriyor hem de yaz tatillerini daha verimli geçiriyor. Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken Ulu Cami, her yaştan insan için hem ibadet hem de kültürel ziyaret imkânı sunuyor.
ULU CAMİ’NİN TARİHİ
Diyarbakır Ulu Camii, Anadolu’nun en eski camilerinden biri olup, beşinci Haremi Şerif olarak da bilinmektedir. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte, kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi’nin MS 639 yılında camiye çevrilmesiyle oluşturulmuştur. Bu dönüşüm, İslam’ın bölgede yayılmasının önemli adımlarından biri olarak kabul edilir. Ulu Camii, tarih boyunca Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı padişahları gibi birçok önemli yönetici tarafından değer görmüş ve onarımlardan geçirilmiştir. Ayrıca, İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklular gibi yerel beylikler tarafından da camiye yönelik çeşitli eklemeler ve düzenlemeler yapılmıştır. Ulu Camii, İslam dünyasında büyük bir öneme sahiptir. Kâbe, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve Şam Emeviye Camii’nden sonra beşinci Harem-i Şerif, yani kutsal mabed olarak kabul edilir. Plan açısından bakıldığında, cami Şam’daki Emeviye Camii’nin Anadolu’daki bir yansıması niteliğindedir. Mimari yapısı bir külliyeyi andıran Ulu Camii, ortada yer alan geniş dikdörtgen avlunun çevresinde farklı bölümlerden oluşmaktadır. Avlunun güneyinde Hanefiler bölümü, kuzeyinde Şafiiler bölümü ve Mesûdiye Medresesi, batısında Zinciriye Medresesi, doğusunda ise revaklı bölümler bulunmaktadır. Camiye üç ayrı kapıdan giriş sağlanmaktadır. Doğudaki ana giriş kapısının iki köşesinde, aslan ve boğa mücadelesini simgeleyen simetrik kabartma figürler bulunmaktadır. Caminin iç mimarisinde ise dikkat çeken unsurlar arasında kalem işleriyle süslenmiş tavanlar yer almaktadır. Orta bölümdeki tavan süslemeleri Osmanlı dönemi sanatının izlerini taşırken, tavan yüzeylerinde yer alan yazı şeritleri de bu döneme ait süsleme geleneğini yansıtmaktadır.
Öte yandan, serinliği ve tarihi dokusuyla dikkat çeken Ulu Cami, yaz boyunca vatandaşların hem fiziki hem de manevi olarak nefes aldığı önemli bir mekân olmaya devam ediyor.