Dünyada her birey seçemediği bir anne ve babadan var oluyor. Aynı zamanda seçemediği bir ailenin bünyesinde kardeşlere sahip oluyor. Aynı anne babadan doğan kardeşler, ne kadar aynı ortamda büyüse de çok farklı kişilik özelliklerine sahip olabiliyor. Alfred Adler kişilik özellikleri ile doğum sırası arasındaki öneme sık sık vurgu yapmış ve bu teoriyi savunmuştur.
Adler’e göre, kişinin kardeşleri arasındaki doğum sırası, hayatı algılayışını, sosyal ilişkilerini ve karakterini belirlemede önemli bir rol oynuyor. Bugün de psikologlar ve araştırmacılar, bu yaklaşımı aile yapısını anlamada güçlü bir çerçeve olarak değerlendiriyor.
İLK ÇOCUK
Ailenin ilk gözdesi olan büyük çocuk, kardeşi doğana kadar tüm ilgiyi üzerinde toplar. Ancak bu ilginin paylaşılması, ilk çocukta sorumluluk duygusunu ve liderlik eğilimini artırır. Adler, büyük çocukların kurallara bağlı, disiplinli ve çoğu zaman otoriteyle özdeşleşen bir yapıya sahip olduğunu belirtiyor. Çoğu ailede “örnek çocuk” rolüyle büyüyen ilk kardeş, ilerleyen yaşamında da düzen ve kontrol arayışını sürdürüyor.
ORTANCA ÇOCUK
Ortanca çocuk, hem kendisinden büyük hem de küçük kardeşin varlığı nedeniyle aile içinde bir denge unsuru olarak görülüyor. Adler, ortanca çocukların rekabetçi bir yapıya sahip olduklarını, aynı zamanda uyum ve adalet duygularının gelişmiş olduğunu vurguluyor. Bu nedenle ortanca kardeşler, sosyal ilişkilerde daha uzlaştırıcı ve esnek bir tavır sergileyebiliyor.
EN KÜÇÜK ÇOCUK
Ailenin en küçüğü, genellikle şefkatin ve ilginin merkezinde büyüyor. Adler’e göre bu durum, küçük kardeşlerde zaman zaman şımarıklık eğilimini artırsa da, aynı zamanda yaratıcılık, özgürlük ve sosyal canlılık kazandırıyor. Ailenin sonuncusu olan birey, yeni fikirlere açık, enerjik ve dışa dönük bir karakter sergileyebiliyor.
TEK ÇOCUK
Kardeşi olmayan tek çocuklar, anne ve babalarının ilgisini tek başına topluyor. Adler, bu çocukların yetişkinlerle daha fazla vakit geçirdikleri için erken olgunlaştığını ifade ediyor. Ancak bu avantaj, paylaşma becerisinin sınırlı gelişmesine ve bağımsızlık konusunda zorluklara da yol açabiliyor. Tek çocuklar, çoğunlukla güçlü bir sorumluluk bilinciyle büyüse de toplumsal ilişkilerde hassasiyet gösterebiliyor.