Diyarbakır Barosu’ndan yapılan açıklama şöyle: “Önceki dönem Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı, hukuka aykırı bir şekilde görevinden uzaklaştırılarak yerine kayyım atanmış, kayyım atamasına gerekçe oluşturabilmek için 23 Ekim 2019 tarihinde tutuklanmıştır. Sonrasında da hakkındaki ceza yargılaması tutuklu olarak devam etmiş ve hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiştir.
"İYİ HALLİ BULUNMADIĞI" GEREKÇESİYLE REDDEDİLDİ
Yakın zamanda Dr. Selçuk Mızraklı, 2022 yılından beridir kaldığı Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi Müdürlüğüne yasal koşullarının oluştuğundan bahisle açık cezaevine ayrılma/denetimli serbestlik hükümlerinden faydalanma talebiyle başvuruda bulunmuş; bu talebi "iyi halli bulunmadığı" gerekçesiyle reddedilmiştir.
Açık Ceza İnfaz Kurumuna Ayrılma Yönetmeliği'nin 6.maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 105/A maddesi uyarınca koşullu salıverilmesine 1 yıl veya daha az süre kalanların açık cezaevi kurumlarına geçebileceği ve denetimli serbestlik hükümlerinin uygulanabileceği açıkça düzenlenmiştir. Ancak infaz mevzuatında 3713 sayılı TMK kapsamındaki suçlar için ayrı bir uygulama öngörülmesi hali hazırda mahpuslar arasında eşitsizliğe sebep olmakta iken cezaevi idarelerinin keyfi bir tutumla hukuka aykırı kararlar almasının da önünü açmaktadır.
Başta hasta mahpuslar olmak üzere binlerce mahpus yasal koşulları taşımasına rağmen hukuki dayanaktan yoksun ve keyfi kararları nedeniyle koşullu salıverme hükümlerinden faydalanamamaktadır. Mevcut infaz düzenlemelerinin hukuki ihtiyaçları karşılamadığı ortada iken uygulama pratiklerinin de bununla birlikte hukuka aykırılık taşıması ve İnfaz Hakimliklerinin etkili bir itiraz merci olamaması hak ihlallerini çözülemez boyutlara taşımaktadır.
Diyarbakır Barosu olarak; Anayasa'nın suç ve cezaların kanuniliği ilkesi ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını güvence altına alan hükümleri gereği cezanın insan onuruna uygun bir şekilde infaz edilmesi ve ceza adaletinin sağlanabilmesinin demokratik hukuk devletininin gereği olduğunu bir kez daha vurguluyor; hukuka aykırı ve keyfi kararlardan vazgeçilmesi çağrısında bulunuyoruz.”