Diyarbakır’ın taş hafızasında saklı bir yapı, yüzyıllardır sesi sükûnete dönüştürüyor. Deva Hamamı’na adım atan herkes, yankısız sessizliğiyle insanı derin bir huzura çağıran bu mimari harikanın gizemine tanıklık ediyor.

SESSİZLİĞİ YARATAN AKUSTİK SIR
Yapı, sesleri yaklaşık 20 desibele, yani bir yaprak hışırtısına indiriyor. İster yüksek sesle konuşulsun ister fısıldasın, ses içeride aynı düzeyde yankılanıyor. Bu denge, yapının taş duvarlarında sesin kırılıp dağıldığını gösteriyor.

GÜNEŞLE HİZALANMIŞ KUBBE
Sekizgen planlı hamamın kubbesinde dört yönü gösteren pencereler bulunuyor. Gün ışığı belirli saatlerde içeri süzülerek gölgelerle doğal bir güneş saati oluşturuyor. Bu düzen, yapının yalnızca bir hamam değil, inançla bağlantılı bir merkez olduğunu düşündürüyor.
VAFTİZDEN HAMAMA UZANAN TARİH
Araştırmacı Leyan Remî’ye göre yapı ilk evresinde Süryani vaftizhanesiydi. Büyük havuz yetişkinlerin, küçük havuzsa çocukların vaftizinde kullanılmış. Sonraki dönemlerde İslam kültürüne uyarlanarak hamama dönüştü.
ANZELE’NİN ŞİFALI SUYU VE OSMANLI TANIKLIĞI
Hamam, Diyarbakır’ın en eski şifalı olduğu düşünülen Anzele kaynağından besleniyordu. Evliya Çelebi’de 17. Yüz yılda buraya ziyaret ederek Seyahatnamesinde anlatmıştı.
KADERİNE TERK EDİLDİ
1990’lara kadar halkın kullandığı Deva Hamamı bugün yıkık ve bakımsız halde. Leyan Remî, bu yapının “sessizliğin ve ışığın mimarisi” olarak korunması gerektiğini vurguluyor.




