Erzurum’dan gelerek Diyarbakır Adliyesi’nden oğlunun kemiklerini bir torba içinde teslim alan baba Arslan, oğlunun kemiklerini kara yolu ile Erzurum'un Karayazı ilçesine bağlı Çavuş köyüne götürdü. Aile yapılan dini vecibelerin ardından çocuklarının kemiklerini 7 yıl sonra toprağa verdi.
Yaşan durumdan ötürü çok üzüldüğünü belirten baba Ali Rıza Arslan, oğlunun kemiklerini teslim aldıktan sonra sorunsuz bir şekilde köyüne vardığını ve toprağa verdiğini söyledi. Oğlunun bir mezarının olması için uzun yıllardır mücadele ettiklerini ifade eden baba Arslan, oğlunun kemiklerinin bir torba içinde teslim edildiği ana ilişkin de “Kendimi çok kötü hissettim. Çok kötü oldum. Öyle teslim edilmemeliydi” sözleri ile cenazeye saygı gösterilmemesini eleştirdi.
Oğlunun mezar yeri olmadığı için 7 yıldır yasını yaşayamadıklarını belirten Baba Arslan, yaslarını ancak defin işlemi bittikten sonra yaşayabildiklerini söyledi:
“Oğlumu kaybettikten sonra yasımızı yaşayamadık. Defin işlemi bittikten sonra taziyemizi kurduk. Evimizin önünde oturuyoruz. Gelen taziyeleri kabul ediyoruz”
Ali Rıza Arslan, 2015'te Sur'da sokağa çıkma yasakları sırasında yaşanan çatışmada ölen oğlunun kemiklerini, 7 yıl sonra bir torbada teslim adı.
DİYARBAKIR BAROSU HSK’YA BAŞVURDU
Hakan Arslan’ın kemiklerinin o şekilde bir torba içinde aileye teslim edilmesine tepki gösteren Diyarbakır Barosu, kemikleri bir torba içinde babası Ali Rıza Aslan’a teslim eden savcı hakkında Hakim ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayette bulundu. Diyarbakır Barosu, bir insanın kemiklerinin o şekilde babasına veren yetkililer hakkında “görevi kötüye kullanma” ve “kişi hatırasına saygısızlık etme” suçlarından soruşturma başlatılmasını istedi.
Diyarbakır Barosu, Sur’daki çatışmalarda ölen Hakan Arslan’ın cenazesini 7 yıl sonra bir torba içinde ailesine teslim eden savcı hakkında HSK'ye başvurdu.
İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ’NDENTEPKİ VE ŞİKAYET
Bir tepki de İnsan Hakları Derneği’nden (İHD) geldi. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, bu olayın ilk olmadığını, daha öncede benzer uygulamaların gerçekleştiğine dikkat çekti. Yakın zamanda Agit İpek’in cenazesinin ailesine kargoyla gönderildiğini hatırlatan Zeytun, “Ha keza bir kısım cenazeler kaldırıma gömülmüştü. Bu son olayda da kişinin cenazesi bir torba içerisinde teslim edildi” dedi.
Bu uygulamaların uluslararası hukuka ve insancıl hukuka aykırı olduğunu vurgulayan Zeytun, “Özellikle AİHM ve insancıl hukuk gereği insanların ölüyle vedalaşma, gömme ve yas hakkını özel hayata ve aile hayatına saygı bağlamında değerlendiriyor. Bu açıdan insanların hem kişinin hatırasına saygı, hem de geride kalanların bu yas sürecini kişi onuruna uygun bir şekilde yaşamları gerekiyor. Bu bağlamda bütünüyle bu hakları ihlal eden onlar üzerinde, yakınları üzerinde manevi ızdırap, işkence yaratan bir siyasal şiddet olarak görüyoruz” diye konuştu.
Bu konuda hem yargıçların, hem de kamu görevlilerinin bu işlemlerinde sorumlulukları bulunduğunu ifade eden Zeytun, “Kişilerin insan onuruna uygun şekilde gömülmesi, ailesinin geleneklerine, örf ve adetlerine uygun bir şekilde defnetmeleri hem etik açıdan bir hükümlülük, hem de uluslararası hukuk, insancıl hukukun bir gereğidir.
Bu düzenlemelerden, yazılı kanunlardan azade bir şekilde ifade ediyorum, bu tartışmasız bir haktır. Sonuçta teslim edilen şeyin basit bir nesne, bir obje olmadığını, teslim edilen şeyin bir kişinin bedeni olduğunu kamu görevlilerinin, yargıçların bilmesi gerekiyor. Dolayısıyla diğer bütün ölülere gösterildiği şekilde insan onuruna yakışır bir şekilde yakınlarına teslim edilmesi gerekiyor. İnsan Hakları Derneği olarak kişiler ve yargıçlar hakkında da hukuki süreci başlatarak şikayette bulunduk” dedi. (Haber Merkezi)