On yıl önce Türkiye’deki sinemalarda gösterime giren, birkaç ay önce de TRT Televizyonunda gösterilen filmde, Türkistan topraklarında yaşamış olan kahraman bir Kırgız-Türk kadınını tanıdık. Şahsen ben ne onun adını duymuştum ve ne de onunla ilgili filmden haberdardım. Oysa onu tüm yurttaşlarımın da tanımaları ve hakkında bilgi edinmeleri gerekirdi.

Kurmancan Datka, 1811 yılında Oş şehri yakınlarındaki Madı köyünde Bargı kabilesinden Mamıtbay’ın kızı olarak doğdu. Oş, Fergana Vadisi'nin güneyinde bulunan ve “güneyin başkenti” olarak adlandırılan, Kırgızistan'ın en büyük ikinci şehridir. Bu şehir 2019 yılında TÜRKSOY tarafından Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edildi. 

Kurmancan daha 17 yaşında iken evlendi, ama bir yıl sonra baba evine geri döndü. 1832 yılında  Altay Kırgızları’nın lideri olan Alimbek Datka ile evlendi. Bu evlilikten 5 oğlu ve 2 kızı Dünyaya geldi. Alimbek’in 1862 yılında bir suikaste kurban gitmesinden sonra, güneydeki Kırgız gençleri Kurmancan’ın  çevresinde toplanmaya başladılar. Kısa süre içinde, 10 bin kişiden oluşan bir ordu oluştu ve Güney Kırgızistan’daki Alay bölgesinin yönetimini ele aldılar. Buhara ve Hokand Hanlıkları da Kurmancan’a biat ettiler. Kurmancan; akıllı, düşünmeden konuşmayan, değerlerinden taviz vermeyen tavırlarıyla dikkatleri üzerine çekmişti. Çocuklarını da kendisi gibi yetiştirmeye çalıştı. Tüm özellikleri onun diğer kadınlardan farklı olarak yükselmesine, Alimbek ile evlenmesine ve bugün bile Altay Kanıkesi (Altay Kraliçesi) olarak anılmasına sebep oldu. 
Giderek büyük bir güç haline gelen Rusya, imparatorluk sınırlarını genişletmiş ve topraklarına toprak katmaya başlamıştı. O süreçte, Hokand, Hive ve Buhara Hanlıkları da birbirleriyle çekişmeye başlamışlar, bundan da istifade eden Ruslar 1877 yılında, Kurmancan’ın yönetimindeki Alay vadisine girdiler. Kurmancan Datka Rus ordusuyla savaşa girip halkını kırdırmak yerine, işgal güçlerinin komutanıyla uzlaşıp, barış içinde yaşama yolunu seçti. Bu siyasi taktikle 1907 yılında ölünceye kadar, 30 yıl süreyle Alay halkının başında kaldı.
***
    Ruslar hanlıkların kendi aralarındaki çekişmelerden yararlanarak hızla Orta Asya'ya yayıldılar. 1552’de Kazan’ı, 1556’da Astrahan’ı, 1716’da Omsk’u, 1830’da Akmola’yı, 1854’de Alamaata’yı, 1850-1876 yılları arasında Buhara Hanlığı’nı, 1877-1886 yılları arasında Hive Hanlığını işgal eden Ruslar aynı tarihlerde Kurmancan’ın memleketi olan Hokand’ı da işgal ettiler.
Ancak Hokand Hanlığı resmen ele geçirilmiş olmasına karşın yer yer direnişe devam ediyordu. Türkistan genel valisi General Von Kaufmann 2 Kasım 1876 tarihinde Fergana vadisini teftiş ettikten sonra halk arasında huzursuzluk olduğunu ve hala Han’a karşı sevgi besleyen insanların çoğunlukta olduğunu tespit etti ve Altay Vadisine kadar ilerleyerek Hokand Hanlığını işgale başladı. Askeri sevk ve idare Kurmancan Datka’daydı. Kurmancan, uzun uğraşlar sonucunda Altay Bölgesini bağımsızlığına kavuşturdu. 
Çarlık Rusya’sı, General Skobelev komutasındaki ordusu ile Altay Vadisine Karşı askeri harekata başladı. Bu sırada Kurmancan Datka’nın oğlu Abdullah Bey ordunun komutasını eline alarak savaşa başladı. Savaş Kırgızların lehine sürerken kendisi de bir Kırgız olan İman Kulu tarafından, Kurmancan ve oğlu Abdullah’ın tasarladığı savaş planı Ruslara aktarıldı! Kurmancan ve oğlu Abdullah Bey, Rus askerleri tarafından esir alındılar.
General Skobelev, direnişlerin durmasını istiyordu. Bunun üzerine Kurmancan, iç işlerinde serbest olmak şartıyla çarpışmaları durdurabileceğini söyledi. Skobelev bu şartı kabul etti ve şu hususlarda anlaşma imzalandı:
- Eski hanlığın karargahının yine önceki şekline uygun düzenlenmesi, iki taraf için de uygun olmaz.
- Yedi şehirli Hokand ülkeleri ile Rus İmparatorluğu’nun istiklali altında iki tarafın birleştiği kabul edilmiştir.
- Yerli halkın hayat tarzına, sahip olduğu dinine Rus idaresi tarafından hiçbir şekilde bir baskı uygulanmayacaktır.
- İsyan olursa bütün halk değil sadece isyan edenler cezalandırılacaktır. Ele geçen ya da bizzat kendi gelerek suçunu itiraf edenler, azad edilecek; sürgün edilen ancak kaçan halka tekrar kendi ülkelerine dönmelerine sakin bir hayat sürmeleri şartıyla izin verilecektir.
Kurmancan’ın vefatının ardından bölge küçük bölümlere ayrıldı ve Kurmancan’ın soyundan gelenlere yönetim izni verilmedi.
Kurmancan imzaladığı anlaşmayla ülkesini tam 30 yıl boyunca iç işlerinde bağımsız bir biçimde yönetmiştir. Kırgız halkı Kurmancan’ı hiç unutmamıştır. Halk onu Altay Kanikesi (Altay Kraliçesi) olarak anmaktadır.  Kırgızistan hükümeti parklara onun heykellerini dikmiş, para ve pullara onun resimlerini koymuştur.
Türkistan'ın tarihinde efsanevi bir siyasi kadın lider olarak anılan Kurmancan Datka, Kırgız tarihinde "Datka (General)" unvanı ile şereflendirilen tek kadındır. Milletinin özgürlüğü ve bütünlüğü için çocuklarını feda etmeyi bile göze alan Kırgızların kadın kahramanı Kurmancan Datka, Rus işgaline karşı ömrünün sonuna kadar mücadele etmiştir. Türkistan'ın özgürlüğü için mücadele eden bu kahraman kadın 1907 yılında 96 yaşında vefat etmiştir.

 
On yıl önce çekilen Dağların Kraliçesi Kurmancan Datka filminin afişi
Kurmancan Datka’nın hayatı ve kahramanlık öyküsü, memleketi Kırgızistan’da sinema filmi olarak 2014 yılında “Kurmancan Datka - Dağların Kraliçesi” adıyla çekildi. Kırgız sinema tarihinin en pahalı yapımı olan film Kırgızlar’ın tarihinde önemli bir sayfa olan Rus Çarlığının egemenliğine girildiği dönemi yansıtmaktadır. Filmin yönetmeni Sadık Şer-Niyaz, filmle ilgili demeçinde, “Kurmancan Datka bir bölgenin değil tüm Türkistan’ın anasıdır. Rus işgaline karşı at üstünde savaşan bir cesur kadındır. Onun almış olduğu doğru kararla Alay toprakları özgür kaldı. Her şeyden önce O, bir merhametli anadır.” Demiştir.
Filmde, eşinin bir suikasta kurban gitmesinin ardından Alay Kırgızları’nın başına geçen ve “Alay Kraliçesi” diye anılan Kurmancan Datka’nın yaşamı anlatılıyor. Film, bugüne kadar Kazakistan, Rusya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletlerinde sinemaseverlerle buluştu. Aralık 2014 yılında ise Türkiye’de vizyona girildi. Ayrıca Newyork’taki Avrasya Film Festivalinde de, Oscar’a aday gösterildi.


19. yüzyılda Türkistan topraklarında, Kırgız bir ailede dünyaya gelen Kurmancan Datka, Türk ve Müslüman bir kadını temsil etmesinin yanında, siyasi ve askeri arenada da kendini ispatlamış, gerektiğinde halkı için fedakârlık yapmaktan çekinmemiş ve adını  tarihe yazdırmıştır. Kurmancan’ın, gerek Kırgızlar ve gerekse Orta Asya halkları arasında ön plana çıkmasında dönemin siyasi, askeri, ekonomik ve toplumsal olayların rolünün olduğu açıktır. Bununla beraber Hokand Hanlığı’nda, Datka (General) unvanına sahip ve bir dönem hanlıkta baş vezirlik yapan, Alımbek Datka ile evlenmesi onun hayatında dönüm noktası olmuştur.
Kahraman bir  olan Kurmancan Datka’ya Allah’tan Rahmet niyaz ediyorum.