Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin El-Cezire olarak bilinen verimli topraklarında, Bereketli Hilal’in kalbinde yer alan Diyarbakır, 12 bin yıllık tarihiyle birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. M.Ö. 3000’li yıllarda Hurri ve Mitani topluluklarının bölgeye yerleşmesiyle başlayan süreçte, Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular, Eyyûbîler, Akkoyunlular ve Osmanlı gibi pek çok büyük medeniyet bu topraklarda hüküm sürdü. Tarih boyunca Amida, Amidi, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr ve Diyarbekir gibi isimlerle anılan kadim şehir Diyarbakır’ın bugünkü adını ne zaman aldığı merak konusuydu. Yapılan araştırmalar, bu değişimin 1937 yılında, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizzat müdahil olduğu bir dil tartışması sonucunda gerçekleştiğini ortaya koydu.
BİRÇOK MEDENİYETİN İZİNİ GÜNÜMÜZE TAŞIYOR
Bugün UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Diyarbakır Surları, kentin tarihsel zenginliğini yansıtan en önemli yapılar arasında yer alıyor. Yaklaşık 5 bin yıldır ayakta duran bu surlar, 5.800 metre uzunluğa, 82 burca, 3 ila 5 metre kalınlığa ve 11 ila 12 metre yüksekliğe sahip. 63 kitabe ve sayısız kabartma ile adeta bir açık hava müzesi niteliğindeki Diyarbakır Kalesi, birçok medeniyetin izini günümüze taşıyor.
DİYARBAKIR” OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKTİĞİ GÜNDEME GELDİ
Diyarbakır adının bugünkü hâlini alması ise 17 Kasım 1937 gecesine dayanıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün Diyarbakır’dan Elazığ’a trenle geçtiği sırada gerçekleşen bir dil sohbetinde, şehrin isminin “bakır diyarı” anlamına gelen “Diyarbakır” olarak değiştirilmesi gerektiği gündeme geldi. Bu görüş üzerine Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Necmi Dilmen’e resmi bir telgraf gönderilerek, isim değişikliği için etimolojik araştırma başlatılması talimatı verildi.
Yaşanan bu gelişmelerin ardından “Diyarbekir” olan şehir ismi, Türk Dil Kurumu’nun önerisi doğrultusunda “Diyarbakır” olarak resmiyet kazandı. Böylece, Atatürk'ün öncülük ettiği bu girişim, hem dil devrimi sürecine katkı sundu hem de şehrin kimliğinde yeni bir dönemi başlattı.