Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yer alan ve 16. yüzyıl Osmanlı mimarisinin en zarif örneklerinden biri olan Behram Paşa Hamamı, yaşadığı tüm tahribata rağmen ihtişamını korumaya çalışıyor.
1564-1567 yılları arasında inşa edilen ve kitabesi bulunmayan bu yapı, tarihin tozlu sayfalarında Evliya Çelebi’nin övgü dolu sözleriyle yer alıyor.

"GAZZE VE KUDÜS'TEN GELEN USTALARIN ESERİ"
Ünlü gezgin Evliya Çelebi, seyahatnamesinde bu hamamdan sitayişle (överek) bahseder. Hamamın inşası için Gazze ve Kudüs’ten özel ustalar getirildiğini belirten Çelebi; yapının mermer işçiliğinin göz alıcı olduğunu, Şam’daki Defterdar Hamamı ve Mısır’daki Osman Bey Hamamı ile yarışacak bir güzelliğe sahip olduğunu vurgular.

ÇATIŞMALARIN GÖLGESİNDE KALAN MİRAS
2015-2016 yıllarında meydana gelen çatışmalar, bu tarihi mirasa derin yaralar açtı. Hamamın çevresindeki dükkan ve konutlar yerle bir olurken, Behram Paşa Hamamı da bu yıkımdan payını aldı ve kubbesi ciddi hasar gördü. Tepesindeki feneri tamamen yok oldu. Duvarlarında yer yer çökmeler meydana geldi.
Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen hamam, özgün plan şemasını koruyarak günümüze ulaşmayı başardı.

MİMARİ ÖZELLİKLERİ: DİYARBAKIR'DA BİR İLK
Kuzey-güney doğrultusunda uzanan yapı, haçvari, dört eyvanlı ve köşe hücreli klasik bir plana sahip. Sekizgen bir kasnak üzerine oturan ana kubbe, estetik geçiş sağlayan pandantiflerle destekleniyor.
Hamamı diğerlerinden ayıran en belirgin özellik ise giriş bölümünde saklı:
Güneyde erkekler için görkemli bir taçkapı, batıda ise kadınlar için daha mütevazı bir giriş bulunuyor. Soğukluk bölümünün giriş kapısı yanındaki sivri kemerli, düz lentolu pencereler, Diyarbakır hamamları arasında sadece Behram Paşa Hamamı’nda görülüyor. Hamamın kalbi sayılan sıcaklık bölümünde ise dört eyvanın ortasında sekizgen bir göbek taşı yer alıyor.
Behram Paşa Hamamı, restorasyon ve korunma çabalarıyla eski görkemli günlerine dönmeyi bekliyor.




