Diyarbakır’da şiirlerden seyahatnamelere kadar edebi eserlere konu olmuş doğal su kaynakları; tarımdan sanata, kültürel değerlerden sosyal yaşama kadar birçok alanda değişimlerin öncüsü olmuştur. Özellikle şifa kaynağı olarak bilinen Anzele ve Hamravat tarihi şahsiyetlerin iyileşmesine de katkı sağlamıştır. Dicle’nin Hevsel Bahçeleri’ne sağladığı kaynak sayesinde ise kentin önemli yeşil alanları halen korunmaktadır. Ayrıca söylenilen rivayetlere göre üç çarşamba günü Haram su’dan üç kere atlayanın dileğinin de gerçekleşeceği söylenilir.

DİCLE NEHRİ: ÜNLÜ DİYARBAKIR KARPUZUNUN SU KAYNAĞI
Diyarbakır Kuzey bölgesinden doğan akarsu ülke içerisinde 532 km aktıktan sonra Irak topraklarında Fırat nehri ile birleşip Şattül Arap ismini alarak Basra körfezinden okyanusa dökülür. Ünlü Dicle nehri tarihte idigna, idiklat, diklat, tigris ve dicle nehri isimleri ile anılmıştır. Geleceğin umudu, geçmişin yorgunluğunun ifadesi olan nehir, doğanın sesi, suyun asaleti ve azizliğin sembolüdür. Köprüler, kaleler, antik kentler, surlar, sırlar ve aşklar hep Dicle’nin etrafında oluşmuştur. Güneş buradan farklı bir renkte doğarken çorak topraklar, canlılar Dicle ile suya karışır. Toprakların kuraklıktan kurtulmasına, sulu tarımın yapılmasına, taşımacılık ve ulaşım imkânının sağlanmasına, elektrik üretilmesine, etrafındaki bostanlarda birçok ürünün, meyvenin yetişmesine, etrafındaki bahçelerde binbir çesit kuş türlerinin barınmasına, kumsalında ünlü karpuzun yetişmesine imkân verdiği gibi şehrin su ihtiyacının da temin edildiği önemli bir su kaynağıdır. İnsan yaşamının önemli bir kaynağı olduğu gibi, kentin edebiyat, şiir, mani ve türkülerinde ilham kaynağı olmuştur.
Dicle etrafi bostan
Bir ziyan gelmez dosttan
Aklım başımdan gitti
Yarimi düşündüğüm an
Ay doğar elek gibi
Sevdigim melek gibi
Koynunda gül destesi
Diclede kelek gibi

ANZELE (AYN-I ZÜLAL): ŞİİRLERE KONU OLMUŞTUR
Ayn: Göz-göze, Zülal: Berrak temiz demektir. Diyarbakır'ın Sur ilçesi sınırları içerisinde Çiftkapı ile Urfakapı arasında yer alan Ayn-ı Zelal suyuna ve balıklı havuza Diyarbakır halkı kısaca 'Anzele' demektedir. 1950 yılına kadar Anzele suyu. Sur içerisinden müteşekkil olan şehrin merkezinde yer alan 3 önemli su kaynaklarından biri olup, suyu en çok olandır. 1874 tarihli Diyarbakır Salnamelerinde şehirde 130 çeşmenin olduğu belirtilmektedir. Günümüze ise bu çeşmelerden hiçbiri ulaşmamıştır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde şöyle yazılmaktadır: "Bu balıklı ab-ı hayat, şifalı bir sudur. Bir dolu insan bu suda humma ve cüzzam gibi hastalıklardan yıkanıp ölümden kurtulmuşlardır. "Anzele suyu ve balıklı havuzunda balıklar yüzdüğü için kutsallık atfedilmiş şifalı bir su kaynağı olarak görülür. Eskiden bu havuzdan akan suda, şehrin kadınları tarafından yün, halı, çamaşır yıkanırdı.
Çarpık kentleşme neticesinde 1978 yılında Anzele'nin üstü kapatılarak şehir su şebekesine bağlanıp yok edildi, ancak 2004 yılında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanlığınca Anzele suyu ve balıklı havuzu yeniden gün yüzüne çıkarılıp, etrafında çevre düzenlemesi de yapılarak tarihi bir değer yeniden canlandı. Diyarbakırlı şair Muharrem Güler şiirinde Balıklı Havuz için şöyle söyler;
"Balıklıda çimer, karpuzlar yerdik." Aynı zamanda eskiden Anzele Suyu ve Balıklı Havuzunda "çimilir" (yüzülür). Günümüzde de halen şehrin uşakları havaların sıcak olmasıyla birlikte Anzele'de çimerler.
Gerek Anzele suyu gerekse Balıklı Havuz şiir, türkü, manilere konu olmuşlardır.
ANZELE
Anzele suyunda yıkarlar halı
Sanırsın düğündür, eller kınalı
Halıda dokunur aşkın masalı
Balıklı havuzuni görseydin hele
Nasıl da kıydılar sana Anzele
Eyvana benzerdin kantarman vardı
Alipar köyünden suyun akardı
Tokmaklar türküyle iner kalkardı
Hatunlar türküyü dolardı dile
Geçmişte pek de şendin Anzele

HAMRAVAT SUYU: KANUNİ’NİN DİYARBAKIR’A HEDİYESİDİR
Safra, soda ve balgamı temizlediği tecrübe ile malum olunan ve kentle özdeşleşmiş olan Hamravat Suyu Diyarbakır'ın yüzsuyudur. Kente 14 km. uzaklıkta olan bugün Serap Güzeli köyü diye bilinen ve Gözeli mevkiinde bulunan kaynaktır. Bilinen en eski su isale hattı 1535 tarihinde, Kanuni Sultan Süleyman, Vali Bali Paşaya emir vererek Mimar Sinan'ın kalfası Kastamonulu Kasım Çelebiyi Hamravat Suyunun kente getirilmesi için görevlendirir. Kasım Çelebi; Fen biliminin ince ve derin hesaplamalarıyla suyun evlerin en üst katına çıkacak şekilde yirmiyedi Su Kemeri (Kantaralar) inşa ettirerek suyun kente gelmesini sağlar.
DİYARBAKIR’A GELEN İLK OSMANLI PADİŞAHI: KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Kanuni Sultan Süleyman 29 Eylül 1549 yılında Halep dönüşünde rahatsızlanır ve tam 37 gün kentte kalıp Karacadağ'ın temiz havasını soluyup Hamravat Suyunu içerek iyileşir. Hamravat Suyunun Kantaralarla kente getirilmesi Kanuni Sultan Süleyman'ın Diyarbakır'a armağanıdır. Aynı zamanda kente gelen ilk Osmanlı Padişahıdır. 1935 Yılında ise Vali Nizamettin Bey zamanında suyun Künklere alınması sırasında yapılmış olan Kantaralar yıktırılmıştır.

HARAM SU: ÜÇ ÇARŞAMBA GÜNÜ ÜSTÜNDEN ÜÇ KEZ ATLA DİLEĞİN GERÇEKLEŞİR
Anzele'nin gürül gürül akan suyu, aynı bölgenin az ilerisinde yer alan tabakhane ve dibinden geçerken kirlenir. Kirlenen bu su akıntısına yörede "Haram Su" denilmiştir.
Haram Su; Şeyh Yusuf Camii ve Sarı Saltık ziyaretinin sol tarafında yer alan salhanelerden yolun altından geçip, Urfa Kapı beden dibinden turistik caddesi boyunca açıktan akıp Simar Kapı'sındaki değir Keni çalıştırdıktan sonra evli beden burcu, üç bacı ziyareti ve yedi kardeşler burcunun önünden akıp Mardin Kapısı'na kadar sur içinde ve dışında bulunan değirmenleri, esfel bahçeleri'ni sulayarak Dicle Nehri’ne dökülür. Yörede Haram Su için söylenilen rivayete göre üç çarşamba günü haram suyun üstünden üç defa atlayanın dilemiş olduğu dileğinin gerçekleşeceği ifade edilmektedir.
HARAM SU
Haram sudan atladım
Mantin çarşaf topladım
Muradım olsun diye
Her derdine katlandım
Uy beni vay beni uy beni beni
Evli bedende kuş var
Kanadında gümüş var
Yarim getti gelmedi
Elbet bunda bir iş var
Haram Suyu dediler
Yârimi götürdüler
Yıkılsın Urfakapı
Beni yardan ettiler
Evli beden kuşpini
Oldum kızlar düşküni
Yalın ayak baş açık
Yola düştüm kış güni
Kaynak: Cemil DEĞER
Derleyen: Recep KAYMAK




