Diyarbakır Kent Dokusunun Osmanlı Dönemindeki Gelişimi-19

Sadece İki Önemli Camii Yapıldı

17. yüzyılın sonlarında sağ üst / kuzey-doğu

kanatta, Diyarbakır valisi Daltaban Mustafa Paşa

tarafından Fatih Paşa ile Nasuh Paşa Camileri

arasında, aynı adı taşıyan mahallede Dabanoğlu

Mescidi (1696-97)'nin inşa edildiği görülmektedir.

Yine aynı yüzyılda, Diyarbakır valiliğine 1690

yılında atanan, 1691'de sadrazam olan Çalık Ali

Paşa tarafından yaptırılan Paşa Camii (1670 veya

1690); Mardin Kapı Kastal Mahallesindedir. Söz

konusu cami; minaresiz, mescit hükmünde olup,

Hadım Ali Paşa tarafından inşa ettirilen cami ile

karışmaması için, "Paşa Camii" olarak anılmaktadır.

Görüldüğü üzere, 17. yüzyıla gelindiğinde 16.

yüzyılda sergilenen yoğun yapılaşma ve kentleşme

faaliyeti durulmuş, bu yüzyılda kente sadece iki

önemli cami yapılmıştır.

Gezginler Lucas ve Niebuhr'un Ziyareti

18. yüzyılda Diyarbakır'a gezginler de gelmiş

ve kente ilişkin bilgiler aktarmıştır. Yüzyılın hemen

başında, 12-17 Ekim 1701 tarihlerinde şehri ziyaret

eden gezgin Paul Lucas, burayı Anadolu'nun diğer

kentleriyle karşılaştırmış ve o zamana kadar

gördüğü Türk şehirleri arasında en iyi durumdaki,

en düzenli kent olduğunu söylemiştir. Ancak bu

dönemde, kentte büyük programlı cami yapımı

görülmemektedir. Âmid'e 1766'da gelen Carsten

Niebuhr, şehrin planını çizmiştir. Adı geçen tarihlerde

kentte 16 minare sayılabilmiştir ve bunların

çoğu yuvarlak şekilli (12 tanesi) olup, bir kaçının

dört köşeli (4'ü kare) olduğu saptanmıştır. Bu

tespit, kentte Osmanlı yapılarının çoğaldığı anlamına

gelmektedir. Niebuhr, “…Bundan dokuz yıl önce

(1757) meydana gelen açlık felaketine kadar, surlar

içinde bulunan meydandaki evlerin istisnasız hepsinde

yaşanıyordu; şimdiyse hepsi bomboş durumda;

ancak 1.600’ünde ikamet ediliyor…” diyerek şehir

strüktüründen de bahsemiştir.