172 kuruluşun imzacısı olduğu deklarasyon metninde, Kürt sorununun çözümü için yapılan çağrı öne çıktı. Deklarasyonun tam metni şöyle: “Bugün özelde savaşla, genelde toplum ve doğa kırımı şeklinde yaşanan sorunların kaynağında halkların, inançların, kültürlerin, kimliklerin ve farklılıkların inkârı üzerine kurulu zihniyetler ve politikalar yatmaktadır. Şiddet, çatışma ve savaş üreten bu anlayışla tüm toplumsal birikimler tasfiye edilmeye çalışılmaktadır. Geçmişten günümüze en kaçınılması gereken ve en ağır suçlar olarak tarif edilen insanlığa karşı suçların devletler ve iktidar güçleri üzerinden açıkça dile getirilip, savunulduğunu, bu suçların devamla işlendiğini ve özellikle bundan sonrası için meşru görülmesi gerektiğine dair düşüncelerinin yayılmasının istendiğini görmekteyiz.

KÜRTLER TEHDİTLERLE KARŞI KARŞIYA

Bu suçlar sıcağı sıcağına Kuzey ve Doğu Suriye’de/Rojava’da, Filistin’de, Karabağ’da, Ukrayna’da ve daha birçok yerde yaşanmaktadır. Kısaca merkezi Ortadoğu/Kürdistan/Mezopotamya olmak üzere dünyaya yayılmış bir durumdan bahsetmekteyiz. Kürtler (tüm kazanımlarına rağmen) ciddi tehditlerle karşı karşıya iken; Ermeniler, Araplar, Kafkas ve Balkan halkları, savaş ve çatışmanın yaşandığı, kapitalist sistemin gözünü diktiği tüm coğrafyadaki halklar ölümle karşılaşmakta, topraklarından yaşam alanlarından sürülmekte, özgürlüklerinden, yer altı ve yer üstü değerlerinden olmaktadır.

Tarihteki deneyimlerden yola çıkarak, ikinci dünya savaşından sonra insanlık değerlerini koruma rolü verilen Birleşmiş Milletler sistemi gibi hiçbir koruyucu sistem ise işlevini yerine getirememekte ya da getirmemektedir. Dünyada herhangi bir devletin herhangi bir lideri veya siyasetçisi bu sistemsel sorunlara çözüm getirecek söylemi, gücü, iradeyi göstermemektedir. Tersine yaşanan acıların ve kaosun müsebbibi olmaktadırlar.

DEMOKRASİ SORUNU VE KÜRT MESELESİ

Türkiye’de demokrasi sorununun da Kürt meselesinden ayrı ele alınmayacağı bilince çıkmış vaziyettedir. Türkiye’nin daha kuruluşunda sakat başlayan demokrasi söyleminin, halklar arasındaki tüm farklı renk ve sesleri inkâr eden tek tip zihniyeti örtmenin ötesine geçmediği bilinmektedir. Bu, tek kimlik üzerine kurulu, kapitalist sistemin taşıyıcısı ulus devlet yapısından ileri gelmektedir. Ve maalesef tam yüzyıldır coğrafyamızda çok ağır suçlar ile günahların işlenmesine yol açmıştır. Kürt meselesinin barışçıl ve diyalog yoluyla çözümüne verdiği tarihsel önem stratejik düzeydir.

Kürtleri diliyle, kimliğiyle ve coğrafyasıyla toplumsal bir statüye kavuşturmak için üretilen/oluşturulan demokratik ulus perspektifinin/paradigmasının bugün Türkiye özelinde/Ortadoğu’da tüm ülkeler başta olmak üzere dünyada yaşanan sorunları da çözecek gücü içerdiğini görmekteyiz. Demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir içeriğe sahip düşüncelerinin gücü, şimdiki zamana ve geleceğe yöneliktir. (Haber Merkezi)

Editör: Mücadele Gazetesi