Gerçek yolculuk

Simurg ya da Zümrüd-ü Anka,

Phoenix veya Hüma Kuşu...

Bu isimlerin tümü, bir eski İran inancı olan Zerdüştlüğün kutsal kitabı olan, Avesta'daki "Saêna Kuşu"ndan türemiştir.Saêna kuşu, farklı isimlerle, neredeyse tüm inanç sistemlerinde, efsanelerde ve mitolojide mevcuttur. İslam tasavvufçusu Feridüddin Attar,“Mantıku’t- Tayr” adlı yapıtında Anka’nın hikâyesini şöyle anlatır:

“Rivayet olunur ki bütün kuşlar, kuşların hükümdarı olarak kabul ettikleri Zümrüd-ü Anka’ya ve onun varlığına inanır, onun bir gün kendilerini tüm kötülüklerden, zorluklardan ve sıkıntılardan kurtaracağını düşünürlermiş.

Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe, onlar da Zümrüd-ü Anka’yı bekler dururlarmış.Ne var ki,Zümrüd-ü Anka ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.Derken bir gün, çok uzak bir ülkeden gelen bir kuş sürüsü, Zümrüd-ü Anka’nın kanadından bir tüy bulmuş. Zümrüd-ü Anka’nın bir hayal değil, gerçek olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Zümrüd-ü Anka’nın huzuruna gidip, yardım istemeye karar vermişler.

Ancak Zümrüd-ü Anka’nın yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için ise, yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Hepsi de birbirinden çetin yedi vadi...

Arayış, Aşk, Bilgelik, Birlik, Dedikodu, Arzu Ve Ben Vadileri.

Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar.

İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar, yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş... Yalnızca kendini düşünenler ve kendi başlarına hareket edenler kopmuşlar gruptan öncelikle, daha ilk vadi olan Arayış Vadisinden geçerken. Birçoğu da kendilerinden daha güçlü ve yırtıcı hayvanlara yem olmuşlar yalnız hareket edince.

Kuşların kimi "Aşk Vadisi"ne dalmış, buranın büyüsüne kapılarak kuş sürüsünden koparak "Aşk Denizi”ne dalmışlar sonra. Bir daha da kuş sürüsünü bulamamışlar kendilerini kaybederek.

Bilgelik Vadisinden geçerken, bazı kuşlar da buranın büyüsüne kapılmışlar, başka hiçbir şeyi önemsememişler, düşünmemişler ve hatta ne aradıklarını dahi unutarak, yola çıktıkları sürüyü terk edip bu vadide kalmışlar.

Birlik Vadisinden geçerken, bazı kuşlar Zümrüd-ü Anka’yı bulamayacaklarına inanmaya başlayarak, yolda öleceklerini düşünerek geri dönmüşler ve sürüden kopmuşlar.

Dedikodu Vadisinde, en arkadaki kuştan en öndekine kadar dedikodular yayılmaya başlamış, aslında Zümrüd-ü Anka’nın gerçek olmadığını, o yüzden bu yolculuğun anlamsız olduğunu söyleyenlere inanarak, geri dönenler olmuş.

Kuşların isteyebileceği her şeyin bulunduğu, bir harikalar vadisi olan Arzu Vadisinden geçerken, kendilerine sunulan inanılmaz imkanları tercih ederek, sürüyü terk etmiş bazı kuşlar.

Yedinci vadi olan Ben Vadisine gelince, kuşlar birlikte hareket etmek ve ortak düşünüp davranmak yerine, birbirlerinden ayrı ve farklı şeyler söylemeye başlayıp, birbirlerinin düşüncelerini beğenmemeye ve değer vermemeye başlamışlar. Her biri kendi gittiği yolun doğru olduğunu söylemeye başlayarak lider olmaya çalışmış, bu yolda her şey mubah diyerek birbirlerini ezip durmuş ve dağılmışlar.

Kısacası bu yedi vadiden geçerken,

“Ayrılık Vadisi"nden uçmuşlar,

"Hırs Ovası"nı aşıp,

"Kıskançlık Gölü"ne sapmışlar...

Kimi "Ayrılık Vadisi"nde kopmuş sürüden...

Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle...

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp.

Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş,

Kartal, yükseklerdeki krallığını bırakamamış.

Baykuş yıkıntılarını özlemiş.

Balıkçıl kuşu bataklığını…

Sonuçta yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.

Ve nihayet sonuncu vadi olan “Ben Vadisi” bir "Yokoluş” olmuş onlar için ve neredeyse bütün kuşlar umutlarını yitirmiş...

Kaf Dağı'na vardıklarında ise geriye sadece otuz kuş kalmış. Tüm vadilerdeki zorlukları aşan sadece 30 kuş. Kaf Dağının tepesine vardıklarında, ne bir Bilgi Ağacı, ne de bir Zümrüd-ü Anka Kuş bulmuşlar onları kurtaracak… Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça’da Anka Kuşu’nun karşılığı Simurg sözcüğüdür ve Farsça’da "si", "otuz", “murg" ise "kuş" demektir... Dolayısı ile "Simurg”, “otuz kuş" demekmiş. Yani aslında oraya varanların hepsi Simurg ve her biri de birer Simurg'muş…

Böylece bu 30 kuş anlar ki; aradıkları Zümrüd-ü Anka sultan kendileridir ve gerçek yolculuk kendine yapılan yolculuktur…”

Hayatımızda karşılaştığımız zor zamanlarımız olabilir. Çaresiz olduğumuzu, sıfırı tükettiğimizi düşünebiliriz.  Aslında kıymetlimiz olan acılarımızdan ders almayı öğrenmekmiş bizi büyüten. Büyüdükçe daha az yara almamızın, canımızın daha az ama daha derinden yanmasının sebebi aştığımız her zorlu vadide biz olmayı öğrenebilmemizmiş. Şimdi geride bıraktığımız vadilerde kalan küllerimizden doğdukça, kendimizi tanımaya başlıyoruz. Ve Kaf Dağı’nın ardında aradığımız gerçekliğin içimizde olduğunu öğrenerek kendi gerçekliğimizi doğurarak büyüyoruz. Sağlıkla kalın.