“Bağların havası, Dicle’nin sefası” başlığıyla paylaşım yapan Diyarbakır Kültür Varlıklarını Koruma Derneği şu ifadeler yer verdi: “Diyarbakır’ın yoğun göç aldığı 1950’lere kadar kentte Suriçi ve Yenişehir dışında iki farklı yerleşim alanı daha mevcuttu. Bu alanlardan biri Dicle Nehri’nin batı yamacındaki köşkler diğeri ise Bağlar bölgesindeki köşklerdi. Fakat bu alanlar daimi yerleşim alanı olmaktan ziyade yazın sıcağından kaçmak veya üretim dönemlerinde kullanılan konutların oluşturduğu dönemlik konaklama alanlarıydı.

Dicle Nehri yamacında yer alan Yazlık Köşkler dinlenme, ferahlama, şehirden uzaklaşma ve doğayla baş başa kalma amacıyla kullanılıyordu. Diyarbakır’ın kavurucu sıcağından kaçılan bu alanda var olan köşkler şehrin sayılı ailelerine aitti.

Bağlar’daki köşkler ise üzere bağcılığa uygun bir alanda yer alan üzüm bağcılığı yapılırken dönemlik olarak kullanılan yapılardı. Toprak sahipleri bu alanda tarımdan ziyade daha karlı görülen üzüm bağcılığı yapmaktaydılar. Bağ sahipleri yaz başlarında at arabalarıyla Bağ Köşklerine gelir tohum ekiminden bağ bozumuna kadar köşklerde konaklardı. Bağ bozumu sonrası kış aylarında ise Suriçi’ndeki evlerine geri dönerlerdi.

Dicle’nin yamacındaki köşkler varlıklı aileler tarafından inşa edilmesinin bir sonucu olarak geniş, bezemelere, incelikli süslemelere sahip gösterişli mekânlardı.

Diyarbakır’ın yüzde 33’ü gecekonduymuş! Diyarbakır’ın yüzde 33’ü gecekonduymuş!

Bağ Köşkleri ise bir keyif alanı olmaktan ziyade toprakla uğraşılırken kullanılan işlevsel mekânlar olmaları sebebiyle dikdörtgen planlı, servis ve yaşam alanlarına sahip sade mekânlardı.

“Bağların havası, Dicle’nin sefası” deyimi ise o dönemdeki Bağlar’ın serinliğini ve sakinliğini; Dicle kıyılarında sürülen sefaları özetler nitelikte.”

Kaynak: Haber Merkezi