Ramazan ve Doğruluk

Ramazan ayı, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de değerine dikkat çekilen müstesna bir zaman dilimidir. Bizi Rabbimize, kitabımıza, kendimize ve tüm varlığa yakınlaştıran, aynı heyecan ve davranışta buluşturan bereketli bir mevsimdir. İbadet, ilim, ahlak ve kardeşlik iklimidir. Gelişini özlemle beklediğimiz on bir ayın sultanı Ramazan bize sorumluluklarımızı hatırlatan, geçmiş ve geleceğimizi, düşünce ve davranışlarımızı gözden geçirmemize fırsat sunan bir muhasebe zamanıdır. Bu ayın müminler için önemini Peygamber Efendimiz şu hadis-i şerifiyle ifade etmektedir. “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.”1 Tüm bu yönleri ile Ramazan ayı müminlerin hayır, iyilik ve infak yolundaki gayretlerini artıran büyük bir irfan mektebidir.

Doğruluk, samimiyetin en önemli kriteridir. Zira samimi bir imanda dil ile ikrardan daha önemlisi kalp ile tasdiktir. Yani kalbin sıdk ile Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in (sas) onun kulu ve resûlü olduğuna inanmasıdır. Buradaki tasdikin geçerli olması, kulun ihlası ve samimiyetiyle doğru orantılıdır. İhlas ve samimiyet, imanın sıdk ile doğrulanmasıyla başlar ve hayatın diğer safhalarında devam eder. Hz. Peygamber’in Müslümanı tarifinde de sıdk muhtevalı samimi bir teslimiyetin ön plana çıktığını görmekteyiz. Nitekim O, “Müslüman, insanların elinden ve dilinden selamette olduğu kimsedir.”buyurur. 

Sadakat ve doğruluğun davranışlara yansıması erdemli bir Müslümanı ve ideal bir toplumu meydana getirir. Bunun için Müslümanın her davranışında ve amelinde doğruluk ve istikamet üzere olması asıldır. Nitekim Allah Kur’an-ı Kerim’de: “Rabbimiz Allah’tır.” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vadolunan cennetle sevinin!”3 buyurur. Rabbimiz ciddiyetini her an hayatımızda canlı tutmamız ve samimiyet üzere bir çizgide sabitkadem olabilmemiz için beş vakit namazda günde kırk defa, “Bizi dosdoğru yola ilet.”4 duasıyla istikamet üzere bir hayat talep etmemiz gerektiğini bizlere hatırlatır. Esasında Fâtiha suresinde iman, ibadet, ahlak ve amel boyutlarıyla bir Müslümanın ihlas ve samimiyet sahibi olabilmesinin âdeta reçetesini verir.

Diğer taraftan Müslümanların hayatında ve anlam dünyasında Ramazan ayı ve oruç ibadeti bizlerde mümince bir bilinç inşa ederek Rabbimize ve yaratılmışlara karşı sorumluluklarımızı hatırlatır. Sadakat ve samimiyetin bir gereği olan sevgi, saygı, yardımlaşma, paylaşma, dayanışma, fedakârlık gibi insani ve ahlaki erdemlerin birey ve toplum hayatına egemen olmasına zemin teşkil eder.

Rabbimiz doğruluk ve sadakatin müminler için önemini Tevbe suresi 119. ayette “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” emri ile dikkatlerimize sunmuştur.” Bu ayet doğruluğun toplumsal bir bilinç ve duyarlılığa dönüşebilmesi için mutlaka doğrularla birlikte hareket edilmesi zaruretini ortaya koyar. Dolayısıyla vahdet ve rahmet ayı Ramazan, başta sadakat ve doğruluk olmak üzere yıpranan tüm değerleri onarmak için bizlere büyük bir imkân ve fırsat sunmaktadır.