Güneydoğu’da toplumsal cinsiyet düzeni-19
Bölgede namus, tüm topluluk/aşirete ait olan
“şerefin” kuşaktan kuşağa sorunsuzca aktarılmasının
kişi çıkarından daha önemli olduğunun bir ifadesidir.
Son günlerde medyada daha çok gündeme gelen
ve “töre” denilen ey de aslında bu bütünlüklü
namus anlayışının bir tezahürüdür.
Namus kavramıyla ilgili bir baka kavram da
şereftir. şeref, genel olarak bireyin ya da ailesinin
toplumsal itibarı ya da saygınlığı olarak tanımlanabilir.
Henüz kır kökenli sosyal değerlerin etkisini
taşıyan ve sürdüren Akdeniz havzası toplumlarında,
yerleşik gelenekler ve görenekler, bir erkeği, kendisinin
ve ailesinin şerefini korumaya ve kadının
da cinsel saflığını ya da namusunu korumaya zorunlu
kılar. Bu beklentiler, kadında cinsel utanç,
erkekte ise erkeklik olarak belirir (Ergil, 1980:187).
Bağımsızlığa, cesarete ve cömertliğe büyük
önem atfedilen Ortadoğu’da, kendine yeterlilik,
konukseverlik, kan davası, dokunulmazlık ve kadın
iffet ve mahremiyetine ilişkin katı cinsel töreye
dayalı bir kişisel şeref yasası egemendir.
Şeref kişisel olmayıp, aynı zamanda erkek ve
kadınların doğdukları, sadakat ve destekle yükümlü
oldukları atayanlı ve ataerkil ailenin, klan ve aşiretlerin
içine de kopartılamaz biçimde yerleşmiştir.
Şeref kişinin soydaşlarıyla paylaştığı bir kavramdır.
Kahramanlık hikayeleri, sadece bir kişinin gösterdiği
kahramanlıkların hikayelerini değil, o kişinin atalarının
ve soydaşlarının da anlı geçmişini anlatır.
Onların şerefi, kişinin kendi şerefidir ve bu şeref
çoğunlukla kan davalarıyla ilintilidir.
Benzer şekilde kişinin sülalesinden birinin ayıbı
ya da şerefsizliği grubun tümüne aynı derecede
sürülmüş bir lekedir (Lindholm 2004: 39-105).
Onur ve utancın yoğun olarak ilendiği toplumlarda;
namus kavramının, kadın cinselliği ve
kadının kontrol edilmesi ile bağdaştırması yönünde
kuvvetli bir eğilim söz konusudur. Buralarda
namus, erkeklerin kontrolünde olan, kadınlara ait
bir özelliktir.