TÜRKİYE'DE EFSANELERI 3


    Türkiye'den efsaneler adlı yazımın üçüncü bölümünde, sizlere İstanbul ilimize bağlı, Üsküdar ilçemize malolmuş Kızkulesi'nden bahsedeceğim.
     Tarihi geçmişiyle ünlü olan Üsküdar ilçemizin sınırları içerisinde bulunan Kızkulesi, MÖ 5. yy’da Yunanlılar tarafından kurulmuştur. Hem mimarisiyle, hem de hakkında anlatılan efsaneleriyle, halkın gözünde farklı bir anlam taşıyan Kızkulesi, ilçenin gözde yerlerinden biridir.
    İstanbul Boğazı’nın Üsküdar Salacak sahiline yakın kurulan kule, Roma İmparatorluğu’ndan kalma tek mimari eser olmasıyla özelliğini korur. Uzaktan bakıldığında bir bir biblo gibi duran bu kürecik, yüzyıllar var ki, bütün ıssızlığına ve yalnızlığına karşılık, yine de İstanbul'un simgesi olmuş durumdadır. Yüzyıllardır ressamlara ve şairlerin şiirlerine konu olan Kızkulesi Üsküdar'a, tarihi bir güzellik katmıştır. Ülkemiz turizmine önemli bir katkısı olan kız kulesinin, tarihi boyunca farklı amaçlarla kullanılmış olmasıyla birlikte, aynı zamanda  da hakkında pek çok rivayetlerde bulunulmuştur.  Bu rivayetlerden birinde şöyle anlatılmaktadır.
     Çok eski yıllarda Kızkulesi Adası'nda, çevresi sularla çevrili bir kale bulunmaktaymış. Burada bulunan kalede çok güzel köşkler ve ortasında yüksek bir kule varmış.
Kulede, kralın kızıyla birlikte, hizmetkârlarda burada uzun yıllar kalmış.
     Burada yaşamalarının sebebine gelince;  bir rivayete göre, bir falcının krala, kızına yılan sokacağını söylemiş.
     Bir rivayete göre de; kralın rüyasında, güzeller güzeli kızının yılan sokması sonucu öleceğini görmüş. Uykudan uyanan kral, rüyanın da etkisiyle çok telaşlamış ve korkmuş. Bu yüzden de kızını yılanlardan korumak için, karadan uzak denizin ortasında yaptırdığı kalenin içerisindeki kuleye kapatmış. Öyle önlemler almış ki, kuleye yılan girmesin diye beton borularla Anasmaslar’dan Adaya su ve süt akıtılmış. (Kızkulesi'nin mimarisini incelediğimizde, beton boruların kalıntıları günümüze kadar geldiğini görürüz.)
      Aradan uzun yıllar geçmiş. Bir gün kralın güzel kızı kötü bir şekilde ateşlenip hastalanmış. En ünlü hekimler sayesinde, kız yeniden sağlığına, mutluluğuna kavuşmuş. Sağlığına kavuşan kız için kuleye armağanlar yağmaya başlamış. Bu armağanlar içinde, yaşlı bir köylü kadının getirdiği bir sepet üzüm de varmış. Üzümlerin içinden çıkan küçük yılan, o gece uykuya dalan güzeller güzeli kızı sokup öldürmüş.
     Rivayete göre kral kızına demirden tabut yaptırmış. Tabutu Ayasofya'nın girişine defnetmiş. Tabuttaki delikler, yılanların kralın kızını rahat bırakmadığına inanılır.