Güneydoğu’da toplumsal cinsiyet düzeni-21
Erkek açısından erkekçe tutumlar takınmak ve
erkekçe davranmak; kadınlar açısından ise cinsel
sakınmaya önem vermek, hareketlerini utanç kavramıyla
sınırlamak, bir namus borcudur. Bu borç,
önce aileye, sonra da topluma yöneliktir. Bu halde
erkek, hem kendi hem de ailesinin kadın üyelerinin
namusunu (cinsel saflığını) korur. Ayrıca kadın,
kendi namusundan baka ailenin erkeklerinin namusunu
da korur. Bu durum, ailenin şerefine
yansır. Davranış biçimindeki bu karşılıklılık, ailenin
bireylerinin namus ve şerefini belirler (Ergil,
1980:187).
Bölgede genel olarak anlaşıldığı biçimiyle
namus yıkıcı bir kavramdır, çünkü insanların özellikle
de kadınların özgürlüğü onların yalnızca aile
içinde değil, tüm toplum içinde erkeklerin kontrolü
altında olmaları sonucunda kısıtlanmaktadır.
Kadınlar üzerinde ağır bir baskı kurulmasına
yol açan namus anlayışı, erkeklerin de yaşamlarının
odağına kadınların ‘namus bekçileri’ olma görevini
koyarak, bu görevi içinde yaşadıkları topluluğun
beklentilerine uygun yerine getirmedikleri, ya da
getiremedikleri durumlarda ağır baskı altına girmekte,
hatta mağdur konumuna düşebilmektedirler.
Namusun kadınların bedeni üzerinden kurulması
ve kadın cinselliğinin erkekler tarafından kontrolü,
özellikle kadının zina yaptığının bilindiği durumlarda,
insanların kafasında namus cinayetlerini bir
anlamda meşrulaştırmaktadır.