Helal Olsun Sana Ali

Ramazan Bayramı’nın son günüydü. Gazete bürosuna gitmek için evden çıktım. Yenişehir ilçesi Şehitlik semtinde ikamet ettiğim için güzergahım genellikle Eski Hal’den Urfa Kapı’dan, bazen de Çift Kapı’dan geçer. Gazetecilik mesleğimiz gereği 7/24 haber yapma ümidi ve aşkıyla o gün Eski Hal güzergahından Urfa Kapı’dan Sur ilçesine giriş yaparak gazeteye geçmeyi tercih ettim. Urfa Kapı’dan giriş yapmamla artık başka bir ilçeden başka bir ilçeye girmiş bulunuyordum.

 

Sur ilçesinde biraz yürüdükten sonra dillere desten tarihi Anzele Parkı’nın yanından geçmek üzereyken 7-12 yaşlarında beş çocuğun parkta bir araya gelerek sohbet ettiklerini görünce dönüp yanlarına vardım. Bayramların adet ve geleneği olsa gerek kimisi renkli ve şık giyinmişti kimisi de günlük kıyafetleriyle sade giyinmeyi tercih etmişti. Yanlarında biraz oturup hem sohbet ve muhabbetlerine ortak olma hem de tatlı konuşmalarını dinleme isteği doğdu bende. Biraz sohbet ettikten sonra sözü bayrama getirdim.

 

-Bayramınız nasıl geçti, bayramda ne yaptınız,  kaç tane şeker topladınız gibisinden birkaç soru sordum şeker misali çocuklara?

-Çocuklardan biri; ben 54 tane, biri ben 80 tane, diğeri; ben 77 tane, öteki ise ben 100 tane topladım diye cevap verirken ancak beşinci ve ismi Ali olan çocuk, şeker toplamadığını söyledi üzülerek.

Arkadaşları, akranları şeker toplamışken sonuncu çocuğun neden şeker toplayamadığını üzüldüğümden merak ettim.

-Şeker toplamayan Ali’ye biraz daha yakınlaşarak bayramda neden şeker toplamadığını sordum?

 

Çocuğun (Ali’nin) bana verdiği cevap ise; insanoğlunun acilen bilinmesi gereken en önemli bir dersti, unutulmaması gereken ibretlik ve özlü bir sözdü, insanım diyenin derhal kendine bir çeki düzen vermesi ve asıl özüne dönüp kendini tanıması gereken çok anlamlı bir nasihat, bir öneri kim bilir belki de hepimize söylemek istediği acil kodlu bir uyarıydı.  Kısa süreliğine sustum, çocuğun dilinden tane tane dökülen o ibretlik sözü duyunca. Omzuna hafifçe elimi götürüp ve o pak alnından ve yanağından öptüm; çocuk haliyle zalimlere, gaddarlara, canilere, insanlıktan nasibini alamayanlara söylediği tek cümlelik sözle hayat ve ahret dersi verdiği için.

 

Evet, Ali kainata hayat dersi vermişti; bana, sana, bize, size ona, onlara, hepimize, herkese..., sağıra, köre, makama, sıfata…. kısacası  insanoğluna ders vermişti.

-Tek cümlelik ve bu ibretlik sözü neden söyleme gereği duyduğunu sordum can Ali’ye?

Ali’nin hafiften başını eğince dolan gözlerinden yaşların süzüldüğünü, parkta yaşıtlarıyla oyun oynadığı için kirlenen minik elleriyle ela gözlerini sildiğini görünce duygulandım, onun gibi gözlerim dolup taşmak istedi hem Ali’nin o an ki haline hem de dile getirdiği derin anlamlı o muazzam ve müthiş tek cümlelik o güzelim sözüne.

 

Karakaşlı ela gözlerinden süzülen can yakıcı o yaşların yerdeki bir karıncayı yahut da bir böceği ıslatır diye her iki elleriyle gözyaşlarını silen kahraman ve merhamet sahibi minik Ali’ye; iki çocuk babası olarak özlemle, şefkatle, sarıldım. Kendisine sorduğum, “Bayramda neden şeker toplamadın?” sorusuna büyük yüreği gibi büyük bir sözle yanıtını veren minik çocuk Ali’nin o ibretlik sözü Hz. Ali’nin kılıcı olan Zülfikar misali keskindi, yiğitti, mertti, korkusuzdu, öncüydü.

 Bana göre kahraman ve merhamet yürekli minik Ali’nin sarf ettiği o ibretlik sözü binlerce lafa, binlerce destana, binlerce romana, binlerce nasihate bedel.

 

  • Ali, “Ramazan Bayramı’nda neden şeker toplamadın?”  sorusuna şöyle bir yanıt verdi:

“Çocuklar ölürken, ben şeker toplayamam ki sonra onlar bana ne der?

 

İşte kalbi sevgi ve merhametle atan minik Alin’nin bu ibretlik sözüyle ilgili çokça şey yazılabilir; ama bazen ya mürekkep yetmez bunu yazmaya ya sumak düşer sadece insana..

 

  • Helal olsun sana minik Ali; hepimize insanlık dersi verdiğin için.

 

Gel gör ki ne güzel dile getirmiş Ahmed Arif: Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim.

 

Üstad Arif kadar olamayız, ben de derim ki: “Bir dünya istiyorum; siyah ve beyazın, gece ve gündüzün, ölüm ve yaşamın suç sayılmadığı.