İslam’da kadın ve erkeğin yeri-2
İslam’dan önceki dönemde asıl maksat olan bu ebedi mutluluk gözardı edilip, nefsin arzu ve istekleri daima ön planda yer aldığından, erkeğin fizikî güç üstünlüğü karşısında, kadınların daima haksız muameleye maruz kaldıkları görülmektedir. Konuya ışık tutması bakımından, kadının İslam’dan önceki durumuna kısaca değinmek yararlı olacaktır.
İSLAM’DAN ÖNCE KADININ DURUMU
Bu dönemde hiçbir toplumda kadınlara gereken değer verilmediği gibi, İslam’ın ortaya çıktığı Arap toplumunda da, aynı durum söz konusuydu. İşin daha da kötüsü, kadınlar, horlanmaya ve hakir görülmeye âdeta mahkum edilmişlerdi. Nitekim Hz. Ömer (r.a.): “Vallahi cahiliye döneminde bizim yanımızda kadınlar, hiçbir kıymet ifade etmezlerdi. Ne zaman ki, yüce Allah (c.c.) kadınlar hakkında indireceğini indirdi ve Allah Rasûlü (s.a.s.) de bu konuda gerekli açıklamaları yaptı, işte o zaman kadınlar, gerekli hak ve paylaşımlara kavuşmuş oldular. demiştir.
İşin bir başka acı yönü de bu dönemde kız çocuğuna sahip olmak, nefislerine ağır geliyor, hatta bir kız çocuğunun doğumu kendilerine müjdelenenler, belli bir zaman kavminin yanına çıkamıyorlar, bazıları da, o masum yavruları diri diri toprağa gömüyorlardı. Kur’an onların bu ilkel davranışlarını, şu şekilde haber vermektedir: “Onlar, kızların Allah’a ait olduğunu iddia ediyorlar. Haşa! Allah bundan münezzehtir. Beğendikleri de (erkek çocuklar) kendilerinin oluyor. Onlardan birine kız müjdelendiği zaman, öfkelenmiş olarak yüzü kapkara kesilir. Kendisine verilen müjdenin kötülüğünden dolayı, kavminden gizlenir. Onu, aşağılık duygusu içinde yanında mı tutsun, yoksa toprağa mı gömsün! Bakın ki, verdikleri hüküm ne kadar kötüdür.” buyuruluyor.