İslam’da kadın ve erkeğin yeri-4

Özellikle kadınlara ve güçsüzlere uygulanan zulüm ve haksızlıklar, Mehmet Akif’in de işaret ettiği gibi, İslam’la birlikte sona ermiştir. Her insanın doğuştan sahip olduğu dini, sosyal ve ekonomik haklar, cins ayrımı yapılmadan, herkese tanınmıştır. Örneğin, kendi hür iradelerini serbestçe beyan etmeleri (bia’t olayı], evleneceği eslerini seçme, boşanma ve boşanma talebinde bulunabilme hakları, mülkiyet edinme ve servet paylaşımı, eğitim ve öğretimle insanlara ışık tutma, valeyet [yerine geçme, yürütme sorumluluğu], bu önemli haklardan bir kısmını teşkil etmektedir. Halbuki bu haklardan bazıları, batı ülkelerinde son yarım asırda gündeme gelmiştir. Çünkü yüce dinimizde yer alan her türlü görev ve sorumluluğun, uyulması gereken her hukuk kuralının insanlığın hayır ve yararına olduğu her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.

İslam’ın getirdiği bu kurallara hakkıyla riayet eden kadın-erkek her mümin, büyük ödüllere namzettir. Bu ödüllerin en büyüğü de, ebedi kurtuluştur. Nitekim Kur’an’da Yüce Allah (c.c.) : “Mümin erkeklerle mümin kadınlar, birbirlerinin velileridir. Onlar iyliği emrederler, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah azizdir, hikmet sahibidir. Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti. Allah’ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.”buyuruyor.