Güneydoğu’da toplumsal cinsiyet düzeni-29

Kadınının konumu büyük oranda geleneksel

rol ve statüler tarafından belirlenmektedir. Cinsiyete

dayalı işbölümü temelinde, büyük oranda “ev hanımı”

ve “analık” rollerini yerine getiren kadınların

daha çok özel alana sıkıştırıldığı görülmektedir.

Bölgede okuryazarlığın cinsiyetle yakından alakalı

olduğu görülmektedir. Baka bir deyişle bölgede,

erkek nüfus içinde okuryazar olanların oranı, kadın

nüfusa oranla önemli oranlarda daha fazladır. Akrabalık

sisteminin çok önemli olduğu aşiret sisteminin

henüz etkinliğini koruduğu, baba soyuna

dayanan aşiret/sülale birliğini muhafaza eden bölgede

akraba/kuzen evlilikleri hala yaygın olarak

görülmektedir. Dier taraftan evlenme yaşının düşük

olması bölgedeki nüfus artışını da etkilemektedir.

Doğurganlığı, erkek çocuğu destekleyen, teşvik

eden, bölgenin sosyo-ekonomik, siyasal ve kültürel

yapısıyla uyumlu bir tutum hakimdir. Bu açıdan

bakıldığında, bölgede çocuk doğurmak, çok çocuk

doğurmak ve özellikle erkek çocuk doğurmanın

belirgin bir şekilde kadının yararına olduğu anlaşılmaktadır.

Aynı şekilde, söz konusu bu yapı çok

yaygın olmasa da bölgede görülen çok evliliğin

nedenlerini de barındırmaktadır.

Genel olarak Ortadoğu ve Akdeniz toplumlarının

bir özelliği olan onur ve utancın yoğun olarak

ilendiği bölgede, namus kavramının kadının cinselliği

ile bağdaştırması ve kadının kontrol edilmesi

yönünde kuvvetli bir eğilim söz konusudur. Bu

algı, kadınların eğitiminden evliliğine birçok alanda

etkili olabilmektedir. Namusun kadın bedeni üzerinde

tanımlandığı bölgede kadının namusunu korumak,

bölge erkeğinin temel görevidir ki bu

durum çoğu zaman erkekleri de ciddi şekillerde

mağdur etmektedir.

Son söz olarak cinsiyete dayalı işbölümü uyarınca

kadının erkeğe bağımlı, ikincil bir konuma

itilmesi, bireylerin gelişimini köreltmekte, ulusal

gelişmeyi de engellemektedir. Toplumsal cinsiyet

düzeninin kurulmasında payları faklı olsa da sadece

erkekler sorumlu değildir; çünkü kadınları bu konumda

tutanlar erkekler olsa da sosyalizasyon sürecinde

çocukları yetiştiren ve onlara bu anlayışı

aktaran da kadınlardır. Diğer taraftan, kadına

yönelik baskının faili ve görünüşüne bakılırsa

bundan yararlanan kişi olan erkek de, baba, koca

veya kardeş olarak bir şekilde o da bu sürecin

kurbanıdır.