Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2025 yılı “2. Tahmin” verilerini yayımladı; “%13,9 düşüşle 17,9 milyon ton buğday” yazılıydı.
Ama o satırların arasına gömülü “kriz”, çoğu zaman gözden kaçıyor. Çünkü bu düşüş, sadece bir üretim eksilmesi değil; halkın sofrasına, çiftçinin cebine, ülkenin gıda güvenliğine uzanan görünmez bir dalgadır.
Türkiye’nin toplam tahıl üretimi bu yıl %12,4 azalarak 34,2 milyon tona gerilemiş. Bu kaybın en büyüğü buğdayda görülmekte; 2024’te 20,8 milyon ton civarında tahmin edilen üretim, 2025 yılında 17,9 milyon ton seviyelerine düşmüş durumda.
Resmî kurumlar sadece veriyi açıklıyor, oysa "%13,9" düşüşün arkasında sussuz tarlalar, yarım bırakılmış ekimler ve kaybedilen bereket var. Verileri satır arası paylaşmak ve sorumlulara işaret etmemek, sorunu örtmek demektir. Kuraklık, zirai don, mazot ve gübre fiyatlarının yüksekliği üreticiye dayanılmaz bir yük bindiriyor.
Bu düşüşün etkisi, doğrudan sofraya yansıyacak. Buğday azalınca ekmek gramajı tartışılır, fiyat artar, kalite düşer. Raflarda un, makarna, bulgur maliyet baskısı altına girer. Kim öder? Elbette geçinmekte zorlanan her birimiz. Üretim düştükçe dış alımlara yöneliyoruz, ama dış alım da döviz kuru, lojistik ve dış pazar riskleriyle dolu. Bu gerçekler göz ardı edilerek, Yerli üretim eksikliğini dış kaynaklarla doldurma söylemi ve düşüncesi ne kadar güvenli?
Eğer bu durum fark edilmez ve önlem alınmazsa çiftçi üretimden kopacak, tarımın geleceği tehlikeye girecek. Halk sadece enflasyonla değil, gıda enflasyonu ile de sınanacak. Gıda güvenliği zedelenirken dışa bağımlılık artacak ve stratejik ürünlerde kırılganlık büyüyecek.
ÇÖZÜM VAR !!
Tarımsal destekler yeniden yapılandırılmalı; mazot, gübre ve sulama maliyetleri üreticinin sırtında yük olmamalı. Yerel üretim planlaması yapılmalı; bölgesel iklim, su durumu ve toprak yapısı dikkate alınmalı. Üretici örgütlenmeli, veriler sadece kurumlar arasında değil, kamuoyuyla paylaşılmalı. Tüketici bilinci güçlendirilmeli; yerli üretimin önemi anlaşılmalı ve üretici-tüketici köprüsü kurulmalı.
Rakamlara gömdük bereketi, ama kriz satır aralarında konuşur. 17,9 milyon ton değil, bu toprakların hakkı konuşulmalı. Verilerde sessizlik oldukça; ekonomide, sofrada çığlık hep var olacaktır.