Hevsel Bahçeleri’nden Diyarbakır’a yeni bir sembol

Bahçeler ve yeşil alanlar her zaman için ruhuna huzur veren,kokusu ve renkleriyle insanda iç huzuru hissettiren yerler olmuştur.

 

Bu ve benzeri mekânlar, tarihi geçmişleriyle bizlere mülkiyet anlayışı fikrinin gelişiminigösteren önemli noktalardır.

 

İnsanoğlu var olduğu zamandan şimdiye kadar ihtiyaçlarla yaşamış ve zamanla bu ihtiyaçları karşılamak için sahiplik duygusu ile keşifler yapmıştır.

 

Mesela yaşamak ve hayatını idame etmek için avlanmış, kendi sınırlarını ve sahip olduğu bölgeleri bu anlayış doğrultusunda belirlemiş.

 

Yerleşik hayata geçişle birlikte mülkiyet kavramının farklı boyutlarda değişime uğraması sonucunda; üretim ve rekabet anlayışlı da değişime paralel farklılaşmıştır.

 

Bu sayede sınırlar zaman içerisinde maddi ve manevi boyutları ile birbirinden ayrılmış veya bazı noktalarda iç içe geçmiş şekliyle sürdürülmeye çalışılmış.

 

Tarihi Hevsel Bahçeleri de yerleşik yaşamın devamında karşımıza çıkan önemli yerlerden biridir.

 

Dicle Nehri’nin bereketi ile buluşan Hevsel Bahçeleri yaklaşık 7 bin yıldır serdiği sofrada bizlere ürün vermeye devam ediyor.

 

Verdiği ürünlerin yanı sıra180 çeşit kuş türünü içinde barındırarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli ve en büyük kuş cenneti olma özelliği taşıyor.

 

Ayrıca insanlar çevre düzenlemesi ve peyzaj çalışmalarını bu gibi yerler sayesinde öğrenipbu düzenlemeleri günümüze gelene kadar geliştirerek devam ettirmiş.

 

Zamanla devam eden bu düzenlemeler sayesinde; Hevsel Bahçeleri, gelin gibi süzülen Dicle Nehri’nin süsü ve takısı niteliğindeki surlarını bir bütünün farklı parçası gibi birbirine bağlamış.

 

2015 yılında UNESCO tarafından Dünya Mirası ilan edilmesi saydığım konuların özeti olsa gerek.

 

Bunca geçen zaman içinde birçok önemli insan bu topraklara misafir olmuş.

 

Bu topraklarda önemli gördükleri birçok şeyi yazıp çizmişler.

 

Hatta Evliya Çelebi gibi nükteci ve muzip olarak bilinen önemli bir yazar bile eserinde Hevsel bahçeleri'ni anlatmış.

 

Evliya Çelebi Diyarbakır’a gelişinde patlıcan tarlaları görür.

Eyvah der

Burada bana çok iş düşeceğe benzer diye ekler.

Asık suratlı mide şikayeti olan insanlarla çokça karşılaşacağım der.

 

Şehre giren evliya çelebi sağlıklı insanları görünce şaşırır.Sonra Mardin kapıdan çıkıp Dicle Nehri ve Hevsel Bahçelerini ve karpuz bostanlarını görünce

Herşeyi anlar ve derki;

Demek ki patlıcanın zararını bu bahçelerdeki karpuzlar gideriyor.

Evliya Çelebi’nin anlatımı eşliğinde Diyarbakır’ın sembolü olan karpuzun bu bahçelerde yetiştirildiği gerçeğinden yola çıkarsak,HevselBahçeleri’nin kıymeti daha iyi anlaşılmış olur.

 

Bu bahçeler sadece kültür mirası olarak kalmamış, aynı zamanda şehrin sembolü olan Diyarbakır karpuzunun mekânı olmuş.

 

Ayrıca Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük kuş cenneti olarak bahsettiğimiz ve UNESCO tarafından kültür mirası ilan edilen HevselBahçeleri’ndebeklide nesli tükenme tehlikesi altında olabilecek kuş türlerinden biri, gelecekte Diyarbakır karpuzu gibi şehrimizin yeni bir sembolü olabilir.

 

Yeni bir sembol olarak herkes tarafından sevilip benimsenen, bölgeye özgü bir kuş türünün seçilmesi gayet güzel olur diye düşünüyorum.

 

Şimdilerde Hevsel Bahçeleri elimizde kalan nadir miraslardan biri olarak görünüyor.

 

Bize düşen görev tarihi ve kültürel miraslarımıza sahip çıkmak olmalı.

 

Aksi taktirde bugün elimizde olanlar yarınlarda birer birer yok olacak.

 

Her daim var olması dileğiyle...