Diyarbakır Ulu Cami’nin duvarlarında yapılan kabartmalar, yazılar bizi tarihin geçmişine götürüyor. İşte bir yazının sırrı...
Diyarbakır Ulu Cami, sadece taş duvarlardan ibaret bir ibadethane değildir. Onun duvarlarında, çağlara meydan okuyan bir bilgelik, yöneticiden halka uzanan bir merhamet ve kadim bir adalet anlayışı taşın harflerine sinmiştir. Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan iki kitabe, sadece arkeolojik ya da tarihi birer belge değil; bugüne ayna tutan, zamana direnmiş iki mesajdır aslında.
Birincisi, 1241 yılında Anadolu Selçuklu Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yazdırılan kitabe. Ulu Cami’nin giriş kapısına kazınan bu taş, halkın omzundan vergilerin kaldırıldığını bildiriyor. Üstelik bu kararın gerekçesi, kelimenin tam anlamıyla "iyilik." Sultan diyor ki: "Hevsel’den, Mardinkapı’dan, Urfakapı’dan, Diclekapı’dan alınan vergiler kaldırılmıştır. Bunu halk için bir iyilik olsun diye yaptım." Bu söz, bir hükümdarın halkını nasıl düşündüğünü, gücün halk yararına nasıl kullanılabileceğini gösteren bir rehberdir bugün dahi.
İkinci kitabe ise daha da eskiye, Milattan sonra 4. yüzyıla ait. Doğu Roma dönemine tarihlenen bu Latince yazıt, bir çocuk mezarı mı yoksa bir yöneticinin görevlendirme metni mi, hâlâ net değil. Fakat Ulu Cami’nin duvarında, İslam öncesi bir medeniyetten kalan bu taşın yer alıyor olması, Diyarbakır'ın sadece bir şehir değil, bir medeniyetler arşivi olduğunun da ispatı. Camide 45 kitabe var ve her biri başka bir dönemden, başka bir hikâyeden gelen bir zaman mektubu gibi.
Bugün hâlâ yönetici koltuklarında oturanlar için bu taşlar bir mesaj taşıyor: “Söz uçar, yazı kalır; adalet ise taşta bile iz bırakır.” Bir Selçuklu Sultanı 900 yıl önce halka yük olmamayı ‘iyilik’ saymış. Bugün biz bu bakış açısını ne kadar hatırlıyoruz? Ya da bu taşların sessizliğinde yankılanan adalet duygusunu?
Belki de asıl sorumuz şu olmalı: O günün yöneticileri halkı için vergi affı çıkarırken bugün biz ne yapıyoruz? Miras kalan bu kitabeler bize gösteriyor ki, hakikat bir caminin duvarında bile saklı kalmaz. Günü gelir, o yazı yeniden okunur ve unutulmaya yüz tutmuş bir erdem –adalet– yeniden hatırlanır.
Ulu Cami’nin taşları konuşuyor. Dinlemeyi bilene, yüzlerce yıllık bir öğüt fısıldıyor: "Gücünle değil, adaletinle hatırlanacaksın."