Binlerce yılın sessiz tanığı. Taşlarında peygamberlerin, kralların, fatihlerin ayak izi; ve bugün — sprey boya tutan ellerin izleri.

Geçen hafta Çermik’teki 850 yıllık Haburman Köprüsü’nün taşlarına kazınmış isimler çıktı karşımıza.

O zarif köprüye, kimliği meçhul birkaç insan, ölümsüzlüklerini harflerle kazımaya çalışmış. Tıpkı surların Dağkapı ve Habur Kapısı girişlerinde gördüğümüz gibi…

Birinde “1876”, diğerinde “Zafer Allah’tandır, fetih yakındır.” yazıyor. Yani bu şehir, taşına adını kazımayı bir çeşit ölümsüzlük sananlarla yüzyıllardır uğraşıyor.

Ama artık kazımakla kalmıyoruz. Sprey boyalarla, harf harf kirletiyoruz. Geçmişte keskiyle delinen taş bugün “brt.blt10” yazısıyla delinmiş durumda. Oysa farkında değiliz: Her harf, bu kentin belleğinde açılan bir yaradır.

UNESCO mirası diyoruz, gururlanıyoruz. Ama ne yazık ki “miras” dediğimiz şeyin taşını, duvarını, ruhunu koruyamıyoruz. Depremler bile yıkamazken, biz yavaş yavaş yok ediyoruz.

Bir şehir, taşına yazı yazan ellerle değil, taşına saygı duyan yüreklerle yaşar. Dün kazıyarak, bugün boyayla yok ediyoruz. Yarın geriye ne kalacak, biliyor musunuz? Taş değil… sadece utanç kalacak.