HIDRELLEZ
Bilindiği gibi milletimizin iki büyük bahar bayramı vardır. Gerçi dinsel inançlardan kaynaklanan bahar kutlamaları da bulunmaktadır ama, temel nitelikli iki bayram, bütün Türk toplulukları tarafından benimsenmiş ve günümüze kadar yaşatılmıştır.
Türk Dünyası için Hıdrellez, gerçek bir bahar bayramıdır. İnanca göre Hıdır (veya Hızır) ile İlyas (ya da Ellez) iki kutsal kişidir. Hıdır, “ateş”, kızgınlık, coşkunluk, kuvvet, kut demektir. İlyas ise “su”dur. Türk tefekkürü, ateşi yani sıcaklığı temsil eden Hızır’la, suyu temsil eden İlyas’ı birleştirerek, tabiata can geleceğini düşünmüş ve o yılın bereketli olması için Hızır Nebi’yi karşılama törenleri yapmayı âdet haline getirmiştir.
Hıdır ile İlyas’ın bir 6 mayıs günü biraraya gelmiş oldukları inancıyla, her yıl bu tarihte Hıdrellez, yani bahar bayramı kutlanmaktadır. Zira 6 mayıs baharın başladığı gündür. Anadolu’nun bir çok yerinde, bugün de Hıdrellez gelmeden, bahar gelmiş sayılmamaktadır.
Hıdrellez inancı, Türkler’deki bahar bayramı geleneği ile doğrudan ilgilidir. Diğer yandan Türk inançlarında, Türk destan ve efsanelerinde görüldüğü kadarıyla “Boz atlı Hızır” inancı eski Türk inançlarından “Boz Atlı Yol Tengrisi” yâni “Yol İyesi” ile izah edilebilir. Bu eski Türk inancı, İslâmiyetin kabulünden sonra Hızır Nebi veya Hızır-İlyas (Hıdrellez) inancı olarak karşımıza çıkmaktadır. Halk muhayyilesinde Hızır’dan beklenen şeyler ise darda kalanlara, sıkıntıda olanlara yardım etmesi, insanlara bolluk-bereket bahşetmesi gibi hususlardır.
Bu nedenle halk edebiyatımıza;, “Kul bunalmayınca Hızır yetişmez”, “Hızır gibi yetişti…” gibi atasözleri ve deyimler girmiştir.
Hıdrellez kutlamaları, Türk Dünyasının pek çok bölgesinde yapılmaktadır. Ancak en yaygın kutlamalar, başta Anadolu olmak üzere, Rumeli-Balkanlar ve Kafkasya’da daha yoğun şekilde düzenlenmektedir. Azerbaycan ve Orta Asya’da ise Nevruz, Hıdrellez’in önüne geçmiştir.
Hıdrellez sözü, Türk topluluklarında değişik biçimlerde söylenmektedir. Anadolu ve Kafkasya’da Hıdrellez (veya Hıdırellez); Rumeli ve Balkanlar’da Ederlez, Edirlez, Hıdırles, Hidrellez şeklinde telaffuz edilmektedir.
Hıdrellez, tabiatla birlikte, insanların da kış uykusundan uyandıkları gündür. Kadınlar, Hıdrellez yaklaşırken, evlerinde temizlik yaparlar, duvarlarına badana veya boya sürerler. Bazı ev eşyaları atılıp, yerine yenileri konulur. Böylelikle amaç Hızır Nebi’nin evlerine uğrayıp, onları kutsamasını sağlamaktır. Hıdrellez günü kuzu veya oğlak gibi genç hayvanlar kesilerek yemekler hazırlanır. Bazıları Hıdrellez’i karşılamak için oruç tutarlar. Bir önceki gece ağaç dalına çaput bağlanarak niyetler tutulur, adaklar adanır. Ev sahibi olmak isteyenler, bir ev maketi yaparak evin bahçesine koyarlar. Şayet Hızır Nebi o gece onların evini ziyaret ederse, o ev maketini kamçılayacak, sonra da ev isteyenin arzusu gerçekleşecektir. Bekarlar evlenmeye niyet ederler. Örneğin Afyonkarahisar’da gençler Kale’ye çıkarak, Kız Kulesi’nin üzerinde; “Ahdım, bahtım; evlenecek vaktim!...” diye bağırırlar. Küçük çocuklar, çimenlerin üzerinde yuvarlanırlar. O esnada Hızır Nebi oradan geçecek olursa, o çocukları kamçılayacak, böylelikle çocuklar çabuk büyüyüp, adam olacaklardır!...
Hıdrellez günü halk yiyecek ve içeceklerini alıp, mesire yerlerine giderek, geç saatlere kadar eğlenir; yenilir içilir, oyunlar oynanarak baharın gelişi coşku içerisinde kutlanır.
Hıdrellez’in en önemli özelliği, niyet tutulmasıdır. Genç kızlar, geleceklerini öğrenmek amacıyla topluca çeşmeyi gidip, testilerle su getirirler ve suları, bir çömleğin içine dökerler. Sonra su dolu çömleğe yüzük, küpe vb.gibi birer nişan atarlar. Bunlarla birlikte fesleğen, nâne, şebboy vb.gibi çiçeklerle de çömleği süslerler. Çömlek usulen kilitlenir ve bir gül ağacının dibine konulur. Ertesi gün, çömlek alınır, kilit açılır, sonra 5-6 yaşlarındaki bir erkek çocuğa (veya gözleri bağlanarak kız çocuğa) çömlekteki niyetler çektirilir. Bunlar mâni türünde şiirlerdir. En önemli mâni ise “martifal başı mânisi”dir. Zira oynanan oyunun adı “martifal”dır. Bu mâni kime çıkacak olursa, o yıl, onun dilekleri yerine gelecek demektir. Bu mâni şöyledir:
Martufal başı mısın?
Cevahir taşı mısın?
Gel bir mâni söyleyim
Cebinde taşır mısın?
Martufal sözü, Türk Dünyasının çeşitli yörelerinde değişik sözcüklerle telaffuz edilmektedir: Mantufar, mantuvar, kartaval, martufar, martofar, mantifar, mentivar, bahtıvar, bahtiyar vb…
Bu gelenek Anadolu’da olduğu gibi, Kosova, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya-Moldova vb. gibi ülkelerde yaşayan Türkler’de de aynen uygulanmaktadır. Geleneğin aynen uygulandığı bir Türk topluluğu da Gagauzlar’dır. Gagauz Türkleri Dobruca ve Basarabya’daki Ortodoks inancını benimsemiş olan bizim insanlarımızdır. Onların Oğuz boylarına mensup oldukları pek çok bilim adamı tarafından kabul edilmiş olan bir gerçektir. Dilleri Türkçe, gelenek ve görenekleri Anadolu Türk’ü ile aynıdır.
Gagauzlar yoğun olarak, Moldova Cumhuriyeti’nin Bucak Bölgesi’nde kurulan “Gagauz Yeri Özerk Bölgesi”nde yaşıyorlar; ama Ukrayna başta olmak üzere, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan, Kazakistan ve Kafkasya’da yaşayan Gagauzlar da vardır.
Gagauzlar Hıdrellez sözcüğünü, “Ederlez” biçimde söylerler. Gagauz Yeri’nin başkent Komrat’tan sonraki ikinci büyük kenti olan Çadır’ın ana caddesindeki bir işyerinin adı Ederlez’dir.
Hıdrellez Azerbaycan’da ve Kafkasya’nın irili ufaklı bütün topluluklarında da Türkiye’deki biçimiyle kutlanmaktadır.