Diyarbakır’da kent yaşamına dair sorunlar artık belli noktalara özgü değil. Trafikte, kaldırımlarda, parklarda ve sokak aralarında yaşanan düzensizlikler, şehrin geneline yayılmış durumda. Kurallar var ama uygulama zayıf; denetim var ama süreklilik yok.

Bir kavşakta sinyalizasyon eksik, başka bir yerde hız sınırları yok sayılıyor. Yaya geçitleri var ama araçlar durmuyor. Kaldırımlar yapılmış ama araçlara park alanı gibi kullanılıyor. Parklar, dinlenme alanı olmaktan çıkıp düzensizliğin parçası hâline geliyor.
Yağmur yağdığında birçok sokakta aynı tablo ortaya çıkıyor. Su birikintileri, tıkanan giderler ve aksayan ulaşım… Bu manzaralar artık sürpriz değil. Vatandaş neyle karşılaşacağını biliyor; çünkü yıllardır değişen bir şey yok.
Şehirde hayat elbette devam ediyor. Esnaf çalışıyor, pazar kuruluyor, ticaret dönüyor. Ama düzenli yaşamak isteyen vatandaş için tablo o kadar kolay değil. Kurala uyan, hız kesen, yayaya yol veren çoğu zaman dezavantajlı duruma düşüyor.
Asıl soru şu: Kurallar gerçekten herkes için mi, yoksa sadece kâğıt üzerinde mi var?
Kuralsızlığın normalleştiği bir şehirde, kurallı yaşamak neden bu kadar zor?
Bu mesele bireysel dikkatsizlikle açıklanamaz. Bu, planlama, denetim ve süreklilik meselesidir. Bir gün yapılan uygulama, ertesi gün ortadan kalkıyorsa, sorun vatandaşta değil sistemdedir.
Diyarbakır’ın ihtiyacı yeni uyarı tabelaları değil; mevcut kuralların kararlılıkla uygulanmasıdır. Çünkü bir şehirde düzen, lüks değil, temel bir yaşam hakkıdır.