Bal, arıların çiçeklerden elde ettikleri Nektar adı verilen özsulardan ürettikleri, yüksek yoğunluklu, yüksek enerjili bir besindir.
Bal kahvaltıda kullanıldığı gibi pasta, kek, çörek yapımında da kullanılır. Ballar elde edildikleri kaynaklara sınıflandırılır. Saf Nektar Balı (Çiçek Balı), bal arısının bitkilerin çiçeklerinden topladığı nektar veya bal özü denen tatlı suların, arının vücudundaki özel bezlerden salgılanan maddelerle karıştırılarak zenginleştirilmesi ve peteklerde olgunlaşması sonucu, doğal bal veya nektar balı elde edilir. Nektar hangi çiçekten toplanmış ise, o çiçeğin tadı aromasında hissedilir. Portakal çiçeği balı, ıhlamur çiçeği balı, yonca balı vb. Salgı Balı, bunlara böcek veya yaprak balları da denir. Bazı bitkiler böcekleri kendilerine çekmek için yapraklarından tatlı suları sızdırdıkları gibi, böcekler yaprakları zedeleyerek de tatlı suların sızmasına neden olurlar. Arılar bunları kullanarak bal yaparlar. Çam balı, yaprak balı bunlara örnektir. Rengi çiçek ballarına nazaran daha koyu olan Çam balı kendine has, özel bir aromaya sahiptir. Daha az tatlıdır ve boğazda yakıcı bir his bırakmaz. Geç kristalleşme ya da hiç kristalleşmemesi sebebiyle bozulmadan yıllarca saklanabilmesiyle yüksek demir içeriğiyle ön plana çıkmaktadır.
Balda beslenme ve sağlık açısından en önemli bileşenler karbonhidratlardır. Bal, temel şerlerden olan glukoz ve fruktozla birlikte 25 farklı oligosakkarit (prebiyotik) içermektedir. Aynı zamanda az miktarda protein, enzim, mineral, iz element, vitamin, aroma bileşenleri ve polifenol, flavonoid gibi antioksidan maddeler de bulunmaktadır. 100 gram bal ortalama 300 kkal enerji, 82.3 gram karbonhidrat, 17.2 gram su, 0.3 gram protein, 0.2 gram kül, 5 mg kalsiyum, 6 mg fosfor, 0.5 mg demir gibi mineraller içermektedir. Balın bileşimini, nektarın bileşimi ve dış etkenler oluşturmaktadır. Nektarın bileşimi çok önemlidir. Çevredeki bitkilerin özelliklerine bağlıdır. Ayrıca iklim özellikleri ve arıların bal yapma özellikleri de balın bileşimini etkiler. Balın temel bileşimi karbonhidrattır. Ortalama olarak balın % 41'i früktoz (meyve şekeri), % 34'ü glikoz (üzüm şekeri), % 1.2'si ise sakkaroz (çay şekeri) dir. Bu şekerlerden glikoz ve früktoz balın bileşiminde çok önemlidir. Yapay ballarda ise sakkaroz'% 10’dan fazla olur. Koyu renkli ballarda amino asit ve şeker miktarı ile mineral maddelerden özellikle demir, bakır, manganez miktarları fazladır. Baldaki mineral maddeler arttıkça renk koyulaşmaktadır. Son yapılan bir çalışmada ise bala renk veren maddelerin karotenoid ve antosiyanin olduğu da açıklanmıştır.
Bal, antik çağlardan bu yana, birçok kültür tarafından medikal amaçlarla kullanılmaktadır. Enfekte yaraların tedavisinde en az 2000 yıldır kullanıldığı yazıtlardan bilinmektedir. Terapötik amaçlı olarak baldan; ülserlerin, yara ve yanık sonucu oluşan deri enfeksiyonlarının ve yatak yaralarının tedavisinde yararlanılmaktadır. Balın sadece bakterilere değil aynı zamanda virüs, mantar ve parazitlere karşı olan yok edici özelliklerini bildiren çalışmalar mevcuttur. Balın; şeker konsantrasyonuna bağlı yüksek ozmolarite, düşük su aktivitesi, asitli olması, hidrojen peroksit üretimi gibi karakteristik özellikleri antibakteriyel aktivitesi üzerinde etkilidir. Baldaki en önemli antibakteriyel bileşik, arıların bezlerinde üretilen glikoz oksidaz enziminin baldaki glukozu okside etmesi sonucu oluşan ve inhibin faktör olarak da tanımlanan hidrojen peroksittir. İçeriğinde bulunan antimikrobiyal etken maddesinden dolayı mide yarasının iyileşmesine katkı sağlar. Üst solunum yolu enfeksiyonları astım, nefes darlığı, öksürük, bronşit tedavisinde yardımcı rol oynar. İçeriğinde bulunan antibakteriyel ve antienflamatuar maddeleri tedaviye yardım eder. Probiyotik olması sebebiyle vücuttaki yararlı hücrelerin artmasına katkı sağlar. Enerji verir. Yüksek karbonhidrat kaynağı olması nedeniyle sporcular tarafından tercih edilir. Oral olarak alınan balın immun sistemi aktive ettiği, kanser ve metastaza karşı koruyucu özellik gösterdiği bildirilmektedir. Anti-tümör özelliğine sahip olan bal, kansere karşı koruyucu ve kanser hastalıklarının ilerlemesinde, durdurulmasında yardımcı olur. Mide ve düedonum ülserlerinde, barsak hastalıklarında bal yararlıdır. Mide asiditesinin etkisini azaltır ve yaranın kapanma hızını artırır. Ilık bal mide asiditesini azaltır, soğuk bal ise artırır.
Bal, doğal bir süreç olan şekerlenmeye meyillidir. Şekerlenme, balın bileşimindeki fruktoz ve glikoz oranları ile saklama koşullarına bağlıdır. Uygun koşullarda saklanan bal, uzun süre bozulmadan kalabilir. Ancak yüksek nem, balın fermente olmasına ve aroma kaybına neden olabilir. Bal 14 °C kristalize olur ve şekerlenir. Bal fermentasyonu önlemek ve kristalizasyonu geciktirmek için oda ısısında (20- 25°C), güneş ışınlarına maruz bırakılmadan ve metal olmayan kaplarda muhafaza edilmelidir. Kokusu, tadı, aroması, akışkanlığı veya içinde hava kabarcıkları bulunması ile balın sahte olup olmadığı anlaşılamaz. Sahtelik kriterleri olan ticari glukoz, nişasta ve mısır şurubunun bal içinde tespiti ancak laboratuar analizleri ile mümkündür. Balda bulunması muhtemel Clostridium botulinum sporları, bal içerisindeyken canlılığını sürdürebilmekte ancak toksin oluşturamamaktadır. Bebeklerin barsak floraları Cl. botulinum çoğalmasına duyarlı olduğu için balla birlikte alınan bakteriler bebeği zehirleyebilir. 1 yaş altındaki çocuklara bal verilmesi riskli olabilir. Bal tüketimi diyabet, insülin direnci olan ve obezite hastaları doktor ve diyetisyenin tavsiyelerine uymalıdır. Yetişkin bireyler için günlük ortalama 2-3 yemek kaşığı(40-60 gram) bal tüketimi önerilir. Çocuklar için kilo başına 1 gram önerilir.
Şekerli ballar, arıların şekerle beslenmesinden sonra elde edilen baldır. Yapay ballar, Sakkaroz, glikoz, pancar veya şeker kamışından elde edilen nişasta şurubu kullanarak, aroma eklenmiş suni boyanmış lezzet itibarı ile bala benzeyen bir maddedir. Ayrıca rengi yapılış yöntemine bağlı olarak açık sarıdan turuncuya kadar, katı veya koyu kıvamda olur. Bu tip ballara'% 10 oranında süzme bal da eklenir. Her yönü ile doğal bala benzer. Bu ballar ancak Gıda Analiz Laboratuvarlannda anlaşılabilir. GMT (Gıda Maddeleri Tüzüğü)'ne göre, bu bala Yapay bal etiketi konulması zorunludur. Bu tip ballar doğal bal olarak satılamaz. Arılara şeker vermek yolu ile elde edilen ballar da yapay bal sayılmaktadır. Tağşiş edilmiş ballar; su, süt, armut usaresi, nişasta, melas şurubu, un, zamk, ayva peltesi, tutkal, alçı, tebeşir, jelatin, jeloz, renk ve aroma maddeleri eklenerek yapılır. Ayrıca üzüm suyundan güneşten yararlanarak yapılanlara «gün balı», şeker kamışından yapılan bala karabal, meyan kökünden çıkarılan bala meyan balı denildiği gibi bunlar taklit tağşiş ballardır.
Balın acısı, ekşisi olduğu gibi zehirlisi de vardır. Buna deli bal denir. Bal zehirlenmesi andromedotoksin denilen toksik bir madde içeren balların yenmesi ile oluşur. Bu madde Orman Gülü türlerinde bulunmakta ve buradan balözü toplayan arılar vasıtasıyla bala karışmaktadır. Örneğin; baldıran otu, yüksük otu, sarı ve siyah ağır ağaçlarının bulunduğu bölgelerdeki çiçekler bala zehir katar. Zehirli bitki de zehirli bal verir. Yendikten 20 dakika sonra baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, ishal, kulak uğultusu, terleme, halsizlik gibi belirtiler görülür. Hemen doktora gidilmelidir. Gerekli tedavi yapılmazsa ölümle dahi sonuçlanabilir. Bu belirtiler 12 - 72 saat devam edebilir.