Masada hesap belli, hesaplayan belli, hesabı ödeyen ise hep aynı: Halk.
2026 Asgari Ücret Tespit Komisyonu 12 Aralık’ta toplanacak. Kulislerde dolaşan rakamlar umutlu değil, temkinli. Yüzde 20 mi, 25 mi, 30 mu? Tablo şöyle:
Yüzde 20 zam = 26.500 TL
Yüzde 25 zam = 27.630 TL
Yüzde 30 zam = 28.700 TL
Kağıt üstünde rakamlar büyüyor, ama pazarda domates küçülüyor. Alım gücü düşüşü, zam oranını çoktan sollamış durumda. Diyarbakır Pazarı’nda tezgâhın başına giden de, Bağlar’da kirayı denkleştirmeye çalışan da aynı cümleyi kuruyor:
“Paramız cebimize girmeden eriyor.”
Kira bir nefes, doğalgaz bir mevsim şartı, market ise artık lüks tüketim alanı. İnsanlar zam değil, yaşanabilirlik istiyor. Eti, peyniri, meyveyi listeden silmek istemiyor.
Asgari ücretin adı “asgari” ama hayat çoktan “azami”.
Bugün 22 bin lira yetmiyor. Sur içindeki bir evde de yetmiyor, bir işçiye de.
Yarın 28 bin yetmezse, neye sevineceğiz?
Masanın bir tarafında maliyet hesabı, diğer tarafında hayat hesabı var. Ama bu ülkede hesap tutmuyor; halkın cebinde değil, sadece tabloda toplanıyor.
Bizim beklentimiz net:
Zam değil, rahat yaşam standartı. Zam değil, rahat nefes payı.
Çünkü halk diyor ki:
“Asgari ücret geçim değil, geçiş ücreti olmasın artık.”
Önümüz Aralık… Gözler rakamda değil, insafda.
Ve Diyarbakır’da herkesin cümlesi aynı: “Rakam değil, yaşam istiyoruz.”