8 Haziran 2025’te Paris’te gerçekleştirilen görkemli düğün, yalnızca İranlı bir figürün evlenmesi değildi.

Sürgündeki Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin torunu İman Pehlevi'nin, ABD’li Yahudi kökenli iş insanı Brad Sherman’ın kızıyla evlenmesi, küresel siyasi dengeleri yakından takip edenler için çok daha fazlasını ifade ediyordu.

Bu düğün sadece romantik bir birliktelik değil; İran'ın geleceğine dair sembolik ve stratejik bir mesajdı. İsrail'in İran'a yönelik operasyonlarının düğünden yalnızca dört gün sonra başlaması ve düğün törenine ABD ile Fransız elit çevrelerinden önemli isimlerin katılması, bu evliliği sıradan bir aile birleşmesi olmaktan çıkarıyor. Zamanlama, dikkatli gözler için bir rastlantı değil; organize bir stratejinin parçası gibi okunuyor.

İman Pehlevi’nin Batı medyasında giderek daha sık görünmesi, modern, seküler ve kültürler arası bir lider profiliyle sunulması; İran’daki genç ve şehirli kitleye hitap eden dikkatlice kurgulanmış bir psikolojik operasyon görüntüsü veriyor. Bu düğün, yalnızca kişisel bir olay değil, rejimin karşısına çıkarılan yeni bir “meşruiyet önerisi” olarak da değerlendirilebilir.

İsrail ve Batı'nın İran’a yönelik içeriden çökertme stratejisinin bir parçası olarak bu evlilik farklı düzeylerde işlev görüyor. Pehlevi ailesi ile Batı – özellikle İsrail – arasındaki bağın artık görünür kılınma olasılığı. Batı ile uyumlu, laik, genç ve "reformcu" bir figürün İran halkına alternatif olarak sunulması. Şah dönemine duyulan özlemin yeniden canlandırılması ve mevcut rejimin yetersizliğiyle kıyaslanarak meşruiyet boşluğu yaratılması.

Üst düzey komutanların nokta atışıyla ortadan kaldırılması bu senaryonun içeriden destek bulduğunu ve planın sadece dış müdahale ile sınırlı olmadığını düşündürüyor. Rejime karşı bir dış darbe değil, halkın "kendi içinden" gelen bir alternatife yöneldiği algısının yaratılması.

Bu bağlamda, İman Pehlevi’nin ileride İran’a dönüş yapması ve yönetim için öne sürülmesi artık teorik değil, stratejik bir olasılık olarak görülüyor. Eğer bu operasyon başarıya ulaşırsa, Batı güdümünde bir İran rejimi doğabilir ve bu da İsrail’in Ortadoğu stratejilerinde elini güçlendirecektir.

İran rejimi bugün yalnızca füze saldırılarıyla değil, algı operasyonları, medya stratejileri ve sosyopolitik manipülasyonlarla da sınanıyor. Dış saldırılardan önce içeride zihinlerde kaybetmemek, artık varlığını sürdürebilmenin temel şartı.

Son gelişmeler gösteriyor ki, İsrail ve Batı – başta ABD – İman Pehlevi üzerinden İran'da yeni bir rejim inşa etme planını adım adım uyguluyor. Bu, sadece İran için değil, bölge dengeleri açısından da tarihi sonuçlar doğuracak bir kırılma olabilir.